Mija

Mina, nam-ı diğer Mija, gezerken kendisini turist gibi hissetmeyip,  “acaba burada yaşasam nasıl olurdu?” düşüncesiyle; kahvesini acele etmeden yudumlayarak, şehrin sokaklarında aheste bir şekilde gezinerek, bazen çimlerde uzanıp güneşlenerek, kısaca “yaşayarak” şehirlerin tadına varıyor. Sanata olan tutkusu nedeniyle özellikle butik sanat galerilerini pas geçmiyor ve sokak sanatçılarını dinlemekten büyük keyif alıyor. Her ziyaret ettiği yerden hatıra olması için bazıları için absürt sayılabilecek (tabaklar, mutfak bezleri, paspas) tasarım ev eşyaları satın alıyor ve evinin büyük bir bölümünde bu eşyaları kullanıyor.

1985 doğma büyüme İstanbul’lu olan Mina, lise ve üniversite dönemi boyunca yurtdışına seyahat eden yakınlarını gözlerken içindeki buruklukla nedense hiç yurtdışına çıkamayacağını düşünürken 2011 senesinde çıktığı ilk Balkan seyahati ile zincirlerini kırdı. Hemen ardından seyreden Amerika seyahatinde ziyaret ettiği bir hayvanat bahçesinde kelimenin gerçek anlamıyla “leyleği havada gördüğünde” artık her sene plansız gelişen yurtdışı seyahatlerine çıkacağının farkında değildi. Toplamda 7 yıldır özel sektörde çalışan ve kazandığının büyük bir bölümü ile ev ya da araba almak yerine dünyada görmediği farklı ülkelerde zaman geçiren Mina, hayatının bir dönemini Yunanistan’ın deniz şeridi şehirlerinden birinde heykel ve seramik ile ilgilenerek geçirmek istiyor.

Arkadaş grubuyla ya da ailesiyle yaptığı seyahatler olduğu gibi “yalnız gezgin” kavramının tadına varmak için tek başına çıktığı seyahatlerden de bir hayli keyif alan Mina,  herkesin kendisini keşfetmesi için ömrü hayatında en az bir kere yalnız seyahat etmesi gerektiğini savunuyor. Özellikle Türkiye’de hayatlarına dokunduğu insanları bu konuda cesaretlendiriyor. “Gezen Kafa” sayesinde kendisini ifade etme yeteneğini geliştirmeyi ve kendi penceresinden farklı şehirleri aktararak insanlara bir parça da olsa yardımcı olabilmenin mutluluğunu yaşamak istiyor.