close

Asya

Asya ile ilgili yazılar bu kategoriye.

Ama İyi YedikAsyaBirleşik Arap Emirlikleri

Hurmaları Sayıyoruz, Kalorilerini değil! – Dubai Yeme İçme Rehberi

Başlıktan derin bir hurma mevzusuna bağlayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Hurma, Dubai yeme içme rehberimde en alt sıralardaydı. Hatta meşhur çikolatalı hurmayı havalimanı dönüşünde yedim. Asıl konumuza, yani aslında kendine has bir mutfağı olmayıp en az Amerika kadar zengin bir menüsü olan Dubai yeme içme rehberimize gelelim. Yılbaşı tatilinde gittiğim Dubai’de orada yaşayan arkadaşlarım sayesinde oldukça farklı mutfaklar deneme imkanım oldu. Çünkü %90 expat çalışma oranı ile Dubai yeme içme konusunda orada yaşayan bütün ülkelerin mutfağını tek bir platformda sunuyor.

Aynı mutfağı en düşüğünden en yükseğine çeşitli fiyatlarda denemeniz mümkün. Unutmadan 1 dirhem nerdeyse 1 TL. Hazırsanız başlayalım!

Dubai Yeme İçme Rehberi

Zaroob / Lübnan

Dubai yeme içme rehberindeki keşfettiğimiz ilk yer, Dubai’ye geldiğimiz ilk gece havalimanından çıkar çıkmaz sabaha karşı keşfettiğimiz bir yer. Bir nevi Taksim’de bar çıkışı uğradığımız Marmaris Büfe minvalinde.

Menü çeşitli şekil ve formlarda humuslardan oluşuyor. Mekan temiz, renkli renkli ve sabah karşı 04:30 için oldukça hareketli. Fiyatları parça başına 20TL – 25 TL civarında.

Flat Man’oushe: Bir nevi pizza ya da lahmacun gibi. Oldukça hafif, ince bir hamur üzerine ağırlıklı çeşitli peynirler eklenmiş. Biz Labneh Flat yani labneli olanını yedik. Fiyatı 19 TL

Farklı peynirleri denemek isterseniz hellim, kaşkaval ve beyaz peynire benzeye akawi peynirli seçenekleri mevcut.

Hummus: Yani bildiğimiz humus 8 farklı tadı ile menüde yer alıyor. Biz meat & peanut yani etli ve dolmalık fıstıklı olanını denedik. Oldukça lezzetliydi. Fiyatı 30 TL

Ama humus kategorisinde oscar’ı Fatteh Humus aldı. Masaya gelince herkesin ‘yahu ben bunu evde yaparım ne olacak diye başlayıp, yedikçe hımm acaba ne var ki bunun içinde’ ye döndüğü bir ruh halinde silip süpürdük. İçinde kıtır hamurlar var, humus var, nohut var, yoğurtlar fıstıklar falan… Fiyatı 25 TL

Portakal suyu ve ve ayran ile (Dubai’de ayran’a Laban diyorlar) 4 kişi için 151 TL ödedik. Dubai’ye hoşgeldiniz.

Cheesecake Factory & Magnolia Bakery / Amerika

Şimdi elin Dubai’sinde bu tatlıcılarla senin ne işi var dediğinizi duydum. Ama iki kere Amerika’ya gidip bunları yiyememiş bir insan olarak bir nevi Küçük Amerika olan bu şehirde bunları yemem lazımdı!

Cheesecake Factory baya sıklıkla karşımıza çıkan bir yer oldu. Amerika’nın oldukça popüler bir markası olan bu yer sadece cheescake değil çok çeşitli tatlılar ve yemek de sunuyor. Biz cheesecake’e eşlik eden ultra tall içeceklerimiz ile resmen bir öğün kadar yemiş olduk. İlk cheesecake Oreo’lu, ikincisi ve ışıktan dolayı pek hakkını veremeyen klasik çilekli. Cheesecake fiyatları ağırlıklı 34 TL, 2 americano ise 30 TL tuttu.

Magnolia Bakery ise daha take away mantığında benim için, ister birbirinden minnoş cupcake’lerini isterseniz olmazsa olmaz menülerinin en imza tatlıları Banana Pudding’i deneyin. Ben evde yemek üzere Banana Pudding’ten yana kullandım tercihimi. Özetlersem puding, bisküvi ve muzdan oluşan bir karışım. Bence evde bunu çok net yaparız. Banana Pudding için iki orta boy alıp toplam 70 TL ödedik. Cupcake fiyatları da 15 TL

Raju Omlet / Hint 

Öperek uyandıran Raju! Baya ara sokaklarda otosanayi sitesi gibi bir yerde, önünde geçerken hiiç aklınıza gelmeyecek bir yerde. Oldukça lokal çünkü masalar dolup boşaldı ve sanırım uzun bir süre boyunca tek yabancı biz vardık. Sabah sabah hint mutfağından ne mi yedik?

Pav ve Paratha: Yemeklerinizi yerken size eşlik eden ultra yağlı ve bu kadar yağdan dolayı i-na-nıl-maz lezzetli hamur işleri. Yani bir ara kendimi sadece özellikle parahta yerken buldum. Paratha yumuşak lavaşımsı (4 TL), Pav ise tatlı sandviç ekmeği gibi pufidik (2 TL).

Eggs Kejriwal: Bu da çok farklı olmayan strandart bir yemekti. Ekmek üstü yumurta aralarda peynirler falan. Okumaya devam edin aşağıda daha iyileri var. Fiyatı 18 TL

Mushroom Cheese Omlet: Bu unutulduğundan maalesef en son geldi. Doyduğumuzdan mı yoksa daha lezzettli şeyler söylediğimizden mi bilmiyorum biraz vasat geldi. Daha doğrusu farklı değildi bildiğimiz peynirli mantarlı omlet. Fiyatı 16 TL

Aloo Cheese Roll: İşte kahramanım! Paratha ekmeğine sarılı yumurta ve  patates ve her yerinden erimiş cheddar peyniri akan dürüm. Sıcacık akışkan bir malzeme nasıl lezzetliydi. Fiyatı 16 TL

Egg Curry: Curry’li bir sos içinde yüzen yumurtalar. Tam olarak benim tanımım bu. Yoğun baharatlı bir çeşit çorba içsem olurdu. Fiyatı 14 TL

Egg Lazeez: Bu menüde şefin spesiyali diye geçiyor. Bol domates sosu için haşlanmış yumurta ve cheddar peynirli harşlanmış yumurta. Sanki tat ve görünüm olarak Egg Curry’e benziyor. Bunlar Pav ya da Parahta eşliğinde yeniyor. Baya sulu çünkü.  fiyatı 19 TL

Taze portakal suyu ile birlikte 4 kişi toplam 163 TL ödedik. Öyle doyduk ki akşama kadar yemek yemedik. Bu arada burası aslında kendi içinde meşhur çünkü Harvard Business Review’e case olmuşlar. Üstelik ’yumurta’ temalı zeki tasarımları mekanın havasını çok renklendirmiş. Dubai’ye bir daha gitsem yine gelirim.

Five Guys / Amerika

Dubai Mall içinde yorgunluktan ölmüş, gözlerimiz yemek yiyecek bir yer vücudumuz buram buram karbonhidrat isterken karşımıza çıktı. Ben bilmiyordum ama yine Amerika’da yaygın bir burgerciymiş burası. Basit menü, hızlı servis ve lezzetli bir burger sunuyorlar. Normal burger ve cheeseburger seçeneğiniz var. Dilerseniz menüde yer alan 15 ek malzemeden birini ya da birkaçını ücretsiz seçebiliyorsunuz. Ben jalapeno biberi ve karamelize soğan koydurduğum cheeseburger seçtim.

Ufak bir not, kapıda biraz kuyruk oluyor. Sizi ürkütmesin hem servis edenler hem de yiyenler oldukça hızlılar.

Cheeseburger 42 TL / büyük boy patates 26 TL olmak üzere toplam 68 TL ödedim. Normal boyutlarda tek köfteli burger çeşitleri daha uygun (hamburger 25 TL / cheeseburger 31 TL)

Al Ustad / İran

Al Ustad yine aklınıza gelmeyecek; İstanbul’un Aksaray’ı gibi bir semtte, girişi belli olmayan oldukça kalabalık bir İran restoranı. Buraya et ve pilav yemeğe geldik. Mutlaka aile salonunda oturacağım demezseniz ağırlıklı erkeklerin oturduğu sıra sıra masalarda kendinize daha erken yer bulabilirsiniz. Biz menüde çok kararsız kalınca ortaya karışık bir et tabağı (yoğurtlu kebap – safranlı tavuk – adana usulü bir kebap) aldık. Menüde Mix 2 olan.

Çook lezzetli miydi? Bence hayır, ama ortam ve yanına aldığımız pilav fena değildi. Pilav safran, sanırım kırmızı kuru üzüm ve 1 paket küçük tereyağı ile servis ediliyor. Siz hepsini karıştırıyorsunuz masada. Pilav basmati pirinç ile yapılıyor ve biraz kuru geldi bana. Utanmasam bir paket tereyağı daha isterdim.

Yemek öncesi masaya ikram olarak cacık-domates-salatalık-soğan ve yeşillik geliyor. Yemekten sonra ise hurma ve taze naneli İran çayı ikram ettiler. Bu ziyaret için 4 kişi 150 TL ödedik.

Slider Station

Dubai’de beni en şaşırtan restoranlardan biri oldu. Mekan Boxpark Dubai denilen biraz daha hipster ve bohem bir bölgede. Mağazaların, restoranların konteynırlarda olduğu azıcık Soho tadında…

Slider Station kocaman kocaman duvar resimleri, ağırlıklı metal ve taş tasarımlarla dolu, dinamik – hızlı ve deneysel bir menüsü olan bir yer. Dubai ortalamasında olan biraz pahalı bir yer. Kendi adıma keşfetmekten çok keyif aldım.

Yediklerime gelince menünün;

Sliders bölümünden Dangerous Mini Burger: İçinde kızarmış tavuk, monterey peynir, jalapeno ve aoioli sos vardı. Fiyatı 21 TL

Signatures bölümünden Commando Fries: Bol peynirli, ince soğan kıtırlı ve özel bir soslu patates kızartması. Gerçekten böyle efsane birşey yemedim. Üşenmeyip yapılışını bulmayı hedefliyorum. Fiyatı 52.50 TL

Son olarak desserts bölümünden Space Cone: Bu bildiğimiz dondurma lezzeti görüntüsü kadar iyi değil maalesef. Dondurma siyah susamlı olduğundan renginin gri, külahının da siyah olması ilginçti. Fiyatı 21 TL

İçecekler dahil 3 kişi toplam 223.5 TL ödedik.

Salt

Dubai plajlar şehri demek isterdim ama mevsim ve programın yoğunluğu nedeni ile birebir gezemediğim için öyle demeyeceğim. Sadece 1-2 saatliğine uğradığımız KiteBeach tecrübem var. O da oldukça Los Angeles variydi. Upuzun sahiller, deniz ve önünde beach cafe’ler…minik yemek kamyonları vs. Plaj başka bir yazının gündemi olacak o nedenle biz plajdaki, Dubai yeme içme rehberimize tatlış cafeye geri gelelim.

Salt hem Kite Beach hem de Marina bölgesinde var. Küçük bir kamyon burger-milkshake-patates kızartması gibi kaçamak yemekler yapıyor. Pratik bir şekilde alıp yan bahçesinde yiyorsunuz. Ben son gecemde burger ve lotus bisküvili milkshake ile kapanışı yaptım. Oldukça lezzetli ve hafifti.

Lotus milkshake 30 TL / Burgerlerden bir tanesi (original slider olan) 30 TL / diğeri double original olan 45 TL idi.

Mint Leaf of London Dubai / Hint

Tataaaam, gelelim Dubai’de yediğim en pahalı yemeğe, Dubai yeme içme rehberinin en lüks tercihine. Bu pahalı yemek olayından kastım aslında içkisiz bir yemeğe ödediğim hesap tutarı oluyor ki burada kişi başı 200 TL idi. Kulağa nasıl geliyor? Bu tarz yerlerde ortamlar genelde falanca tower’ın bilmem kaçıncı katındaki rooftop yerlerde oluyor ki Mint Leaf of London’da öyleydi. Not: Burası adından da anlaşılacağı üzere aynı zamanda Londra merkezli bir yer. Mekanın internet sitesi için şuraya bir tık.

Modernize edilmiş, ağız sulandıran, masada çıt çıkartmayan, herkesin tabaktaki son parçaya açık arttırma ile gireceği bir menü vardı dürüst olayım. Servis titiz ve hızlı idi. Not: İçki olsa da içemezdiniz sulara gömüldük baharatlardan!

Bir kere bir şişe büyük boş suyun açılışı 30 TL!

Menümüzde ise:

Charcoal Cornettos Pumpkin: 90.48 TL – Hem görüntü hem de lezzet olarak en ilginç yemeklerden biri buydu. Saksı içinde 3 tane siyah ile renklendirilmiş (sorduk mürekkep balığı ile renkleniyormuş)  içi balkabağı dolgulu kornet geldi. Özellikle saksının içine koydukları mercimekimsi şey ef-sa-ney-di! Yemeklerin dibindeki soslarla karıştırıp karıştırıp yedik.

Chicken Piccata: Bu yemek de şinitzel tarzında servisi ile merak uyandırdı. Güzel kavrulmuş, ortalama lezzetli bir tavuk yemeği. Fiyatı 90.48 TL

Achari Paneer Tikka: Bu peynirli bir yemek. Tuzsuz beyaz peynir, tofu gibi bir Hint peyniri olan Paneer’i baharatlarla süsleyip harmanlayıp lezzetli ve hafif bir yemek yapmışlar. Fiyatı 104.76 TL

Rara Mutton: Bu 5 çeşir baharatla pişirilmiş koyun eti. Oldukça lezzetli ve baharatlı bir sosun içinde geliyor. Tavsiye ederim denemenizi. Fiyatı 133.33 TL

Butter Chicken: Masanın yıldızı bu oldu. Biraz geç geldiği için ben kısmen doymuştum ama oldukça güzeldi. İnsanın o sosunu kaşıkla yiyesi geliyor ki kaşıkla yemesek bile Charcoal Cornettos’un içindeki mercimeğimsi bakliyat ile karıştırıp karıştırıp yedik. Naan ile de çok uyumlu oluyor. Fiyatı 128.57 TL

Dubai Yeme içme

Malai Corn Cake:  Bunu sofrada söyleyen tek kişi bendim. Beklentim mısırlı baharatlı sarı renkte bir hamur işi gelmesiydi. Ama gele gele yeşil çay – matcha yatağında mısırımsı bişey geldi. Üstündeki güzeldi ama alttaki karışım damak zevkime ve masadakiler ile pek uyumlu olmadı. Fiyatı 85.71 TL

Saffron Rice: Bildiğimiz safranlı pilav, tek başına pek gideri olmadı bu sefer ama yemeklerimize güzel eşlik etti. Fiyatı 52.38 TL

Dubai yeme içme

Chili Garlic Naan: Bu daha öncede ara ara bahsettiğim özel ekmeklerinden, yemeklerin en yakın arkadaşı olduğu için 5 kişiye tek porsiyon yetmedi. İki porsiyon söyledik. Fiyatı 23.81 TL

Bunun dışında altta  gördüğünüz kuş yumurtasına benzeyen (görüntü olarak) bir ikram geldi. Yediğimiz tat o kadar garipti ki adını sormak bile istemedim. Bence merak edip yemeyin gerçekten…sevimsizdi.

Mekanın açık mutfak olmasından güç alarak yemek sonrası meraktan mutfak ekibine sorular sorduk. Şefleri Hintliymiş içimiz rahatladı.

Dubai yeme içme açısından gördüğüm en zengin şehirlerden biri, eminim ki yukarıda bahsettiklerim dışında sayısız alternatifler vardır. Umarım okuduklarınız ve gördükleriniz iştahınızı kabartır hemen uçak bileti bakarsınız!

Sevgiler,

Travel Bakery

Daha Fazla
AsyaTayland

Blogger Dediğin Tur İle Gezmez : Bangkok Gezi Rehberi

Ama gezdi! İtiraf ediyorum; toplu taşımanın pek yaygın olmadığı, bilmediğim bir coğrafya ve iklimde olan Tayland için tercihim tur oldu. Seyahat zamanımız tam muson yağmurları başlamadan 2-3 hafta öncesine denk gelen 28 Nisan –  07 Mayıs tarihleri arasındaydı ve Tayland’da bulunduğumuz süre boyunca hiç yağmura yakalanmadık. Tayland’ı gezmek için tercihim en popüler 2 rotası oldu: Bangkok ve Phuket. Yazımın birinci kısmında da hedefimiz Bangkok Gezi Rehberi.

Sıcaklık ortalama 40 – 45 derece arasında gitti geldi, havadaki nemi ise hiç konuşmayalım. Dışarıda olduğunuz süre boyunca sanki başınız naylon bir poşetin içinde ve oradan nefes almaya çalışıyorsunuz. Ben çok zorlandım seyahat boyunca, ellerim ve ayaklarım davul gibi oldu. Bunun bir çaresi, ilacı var mı bilmiyorum ama size bu nem için tek önerim rahat bol ve pamuklu elbiseler getirmeniz.

Bangkok

Tayland turumuza Bangkok ile başladık. Cuma akşamı saat 20:30’da THY ile İstanbul’dan yola revan olduk ve yaklaşık 9 saatlik uçuşla yerel saati ile sabah 10:00 gibi Bangkok’a vardık. Hava limanından çıkışımız ve bagajlarımızı alışımız çok kolay oldu. Tur ile gittiğimiz için biraz daha rahattık tabii. Uçakta bizlere verilen formları aşağıdaki gibi doldurduk. Girişte bunları görevliye veriyorsunuz sonra seyahatiniz boyunca yanınızdan ayırmıyorsunuz çünkü mutlaka çıkışta sizden istiyorlar. Tayland’ın yerel para birimi Baht. (1 TL yaklaşık 10 Baht) Parayı dilerseniz havalimanındaki döviz bürolarından dilerseniz merkezden yapabilirsiniz. Biz rehberimizi dinleyerek ilk gideceğimiz tapınağın içindeki döviz bürosundan halletik bu işi.

Bangkok ilk gittiğim uzak doğu rotasıydı. Bangkok Gezi Rehberi için genel izlenimlerim, bu şehrin fazlasıyla nemli, unutulmayacak kadar pis ve bir önceki yüzyıldan kalmışcasına eski bir yer olduğu. Bu nedenle balayı rotalarına alan okuyucularımızdan şimdiden özür dilerim. Turla gittiğinizde maalesef Bangkok 101 gibi bir durum oluyor, gayet turistik yerlerini görüyorsunuz ve tur bitiyor. Mesela benimle aynı dönem Tayland’a giden pek çok ünlünün ya da blogger’ın Bangkok’da daha keyifli ve güzel yerler gezdiğini gördüm. (ki bu yorumum Phuket için de geçerli olacak) Daha keşfedilmemiş, daha tropikal ve daha temiz ancak Bangkok’un biraz dışındaydı buralar. Gerçi o durumda da Türkiye’de Antalya’da 5 yıldızlı tatil köyüne gelmiş gibi oluyorsunuz.

Merkezi yerleri gezelim derseniz o zaman Bangkok Gezi Rehberi ne buyurun;

Bangkok Gezi Rehberi – İlk Gün!

Bangkok’ta çok fazla sayıda tapınak mevcut. Biz sırasıyla en meşhurlarını ziyaret ederek şehri gezmeye başlıyoruz. Tapınakları gezerken bilmeniz gereken tek ve en önemli şey özellikle kadınlar için omuzlarınızın, kollarınızın kapalı olması ve üzerinizde kısa bir etek/şort olmaması. Havalimanından geçeceğimiz için benim üzerimde uzun bir elbise vardı zaten, uçakta rahat ederim diye giydiğim uçak kıyafetimle gittik. Omuzlarımda da bir şal örttüm.

Wat Traimit (Altın Budha)

Bangkok Gezi Rehberi için ilk durağımız Altın Budha olarak bilinen Wat Tramit. Bol bol merdiven çıkarak ulaştığımız tapınak kapısında ayakkabı ya da terlik ayağınızda ne varsa çıkartıyorsunuz ve çıplak ayakla ziyaret ediyorsunuz. Tapınaklarda oldukça turist var ancak bir o kadar da dua eden yerel halkı görebilirsiniz.

Burada bol bol fotoğraf çektikten sonra Bangkok’un bir geleneği olan sokakta tropikal meyve satıcılarına denk geldik. İlk meyvem içine özel acılı ekşili kuru baharat atılmış mango idi. Oldukça ucuz, taze ve Bangkok’ta pazarlık etmeden yiyebileceğiniz tek şey.

Unutmadan heykelin ağırlığı 5.5 ton ve evet görünce aklınızdan türlü türlü yorumlar geçiyor.

Wat Pho / Yatan Buddha ve Oturan Budha

Bangkok Gezi Rehberi ilk günümüzde ikinci tapınağımız Wat Pho. Burada göreceğimiz ilk önemli yer ise Yatan Buddha. Bu gerçekten tek bir fotoğraf kadrajına zor sığan ,oldukça görkemli ve büyük bir Buddha tapınak. (46 metre uzunluğunda ve 15 metre yüksekliğinde) Yine örtünerek ve ayaklarınız çıplak bir şekilde buraya giriyorsunuz. Aslında öncesinden bahsedersek, Yatan Budha tapınağı için çok renkli mozaiklerden yapılmış stupalar yani mezar taşlarından oluşan bir alana giriyoruz. İnanın her yerin fotoğrafını çekmek istiyorsunuz, güneşin parlaması ile birlikte ışıl ışıl oluyor çünkü… Yolunuza bol bol farklı Budha heykeli çıkıyor. Hatta bir tapınakta yine çok heybetli bir Budha heykeli görüyoruz, bu da Oturan Budha Heykeli.

 

Yatan Budha tapınağının içinde 20 baht vererek bir kase bozuk para alıp, bu paraları hemen camın kenarında bulunan sanırım 100 adet boş kaseye eşit eşit atıyorsunuz. (Pek de eşit olmuyor elinizde yine de bozuk para kalıyor, olsun onları da atın) Kaselere bu bozuk paraları atarken de içinizden dileklerinizi diliyorsunuz. Bunu yapmak isterseniz mutlaka bozuk para bulundurun çünkü etrafta bozdurabileceğiniz bir yer yok maalesef.

Yine bu alan içinde hala açık olan ve faaliyet gösteren masaj okulu da bulunuyor.. Buraya gelip 3 aylık bir sertifka programına katılıp sonra dünyanın herhangi bir yerinde (Amerika’da 5 yıldızlı otellerde bile) işiniz garanti oluyormuş. Çünkü burası en eski ve orjinal thai masajının öğretildiği okulmuş.

Olmazsa Olmaz: Thai Masajı

Tapınak gezimizi bitirdikten sonra hem uçak yorgunluğunu atmak hem de meşhur Thai masajını deneyimlemek için Bangkok’taki ünlü masaj okullarından birine gidiyoruz. Thai Masajı oldukça yakın temas içeren bir masaj, bu nedenle yol üzerindeki herhangi bir yere gitmemenizi tavsiye ederim.

Biz rehberin yönlendirmesi ile Bangrak Spa & Massage isimli büyük bir yere gittik. Oldukça temizdi. Masaj öncesi ayaklarımızı özel bir tuzla iyice yıkadılar sonra üzerimize temiz birer ketenimsi pamuğumsu bir gömlek ve şort verip perdelerle ayrılmış özel odalara çıkarttılar. Masaj yaklaşık 2 saat sürdü. Daha önce hiç thai masajı yaptırmamış biri olarak oldukça acı çektiğimi ve benim için sert bir masaj olduğunu söyleyebilirim. Klasik masajlardaki gibi vücudunuz her bir bölgesi ile ayrı ayrı ilgileniyorlar ancak el-ayak ve dirsek ile baskı tekniği uygulandığı için biraz yoğun bir masaj. Sanırım benden başka mızmızlanan yoktu.

Konaklama: Hotel Ramada Menam

Masaj sonrası doğrudan otelimize geçtik. Otele geçerken Çin Mahallesi, çiçek pazarı, Demokrasi Anıtı ve Caddesi, Bakanlıklar Caddesi, Parlamento Binası ve Tayland kralının Bangkok’taki malikânesi gibi genel yerleri gördük. Açıkçası buraları böyle görmek gayet yeterli çünkü yerel değilseniz pek işinizin olmayacağı, içini ziyaret edemeyeceğiniz alanlar. Otelimiz Riverside Bölgesi’nde yer alan Hotel Ramada Menam idi. Oldukça temiz, geniş odalı, zengin kahvaltılı bir yerdi. Tavsiye ederim. Yol boyunca abartısız her yer bilmem kaçıncı krallarının fotoğrafları ile donatılmıştı. İlk gece rüyamda onu göreceğim diye endişelenmedim değil. Oteli incelemek için şuraya bir tık.

SeaFoot Market & Patpong Gece Pazarı

İlk günün gecesi Tayland Turlarının bir numaralı ekstra turu olan SeaFood Market ve Patpong Gece Pazarı turuna gittik. Şahsi fikrim gitmeyin gerek yok. Yani ne turla ne de kendi başınıza…

SeaFood Market ‘If it swims we have it’ diyor, yani ‘Yüzüyorsa bizde vardır’ mottosu üzerine kurulmuş. Evet doğru söylemişler burası aslında çoook geniş ve büyük bir market. Yemek istediğiniz canlıyı bizzat kendiniz seçiyorsunuz yanına patates, salata vs garnitürü seçiyorsunuz ve kasada ödemesini yapıyorsunuz. Masada garson size bunları nasıl pişirtmek istediğinizi soruyor ve hepsi 15-20 dk içinde masanıza geliyor.  Biz oldukça doyurucu bir menü seçtik kendimize. Birer Tayland birası ile toplam 535 Baht ödedik.

Oradan çıkınca Bangkok’un meşhur gece pazarı olan Patpong Gece Pazarı’na gittik. Burası 3 sıra halinde tezgahtan oluşan küçük bir sokak arası aslında. Yığınla tezgah var, beyaz ışığın altında 10 metre öteden çakma olduğunu anlayacağınız ürün ve yığınla hediyelik eşya var. Sanırım gezmemiz toplamda 15 dk’yı bulmadı.

Sonra sağındaki solundaki caddeleri gezdik ve Tayland’ın acı gerçeği sokaktaki canlıların pişirildiği sokak tezgahları ile tanıştık. Şimdi benim gibi adı Travel Bakery olan ve gittiği yerde her yemeği deneyen bir insana bu kinaye yakışmadı farkındayım ama üzgünüm; az önce ayağımın altında yürüyen hamam böceği familyasındaki arkadaşın bir akrabasını biraz ileride tezgahta görmek ister istemez midemi kaldırdı. Dolayısıyla ne o gece ne de bir başka gece tezgahtan bir şey yiyemedim. Yalnız uyanmışlar sanırım bu tezgahlarda yer alan böcek olsun-çekirge olsun-akrep olsun foto çekmek 10 Baht!

Özetle o kadar sıkıldık ki tur otobüsümüzü saatinden 15 dk önce çağırdık ve otelimize geri döndük.

Bangkok Gezi Rehberi – 2. Gün

Yüzen Çarşılarcaaaa!

Sanırım beni Bangkok seyahatimde en çok heyecanlandıran şey bu idi: Yüzen Çarşı.

Yüzen Çarşı, nehrin üzerinde kısmen iskelelerde kısmen de karada yerel halkın çeşit çeşit lokal yemeği, kremleri, süsleri ve hediyelik eşyaları sattığı ve mutlaka görülmesi gereken bir açık pazar alanı. Biz otelden Tay stili teknelerin kalktığı özel bir iskeleye gittik. Buradan teknelere binerek sağlı sollu yer yer evlerden yer yer bataklıktan oluşan, temelinde bol yeşillikli bir nehir turu yaptık. Daha iskeleye yanaşmadan da bir nehir trafiğine yakalandık. Hem bizim gibi gelen kişilerin tekneleri hem de daha çarşıya varmadan teknelerinden bir şey satmaya çalışanlar yüzünden keyifli ama sıkışık bir bekleme süremiz oldu.

Yüzen Çarşı öğlene doğru kapandığı için buraya çok erken bir saatte gelmek lazım. Ben kızarmış muz – hindistan cevizli dondurma ve pirinçli mango’yu (sticky rice with mango diye geçiyor) yüzen tezgahlardan aldım.

Kızarmış Muz: Ben muzu çok sevdiğim için biraz taraflı bir yorum olacak ama bayıldım! Oldukça tatlı-sıcak sıcak palmiye yaprakları içinde pişirilen bir tatlı aslında. Soğuduğunda bile yedim öyle diyeyim size.

 

Hindistan cevizli dondurma: Üzerine koydukları yeşil soslu pirincimsi şey olmasaydı belki daha çok sevebilirdim ama yine de lezzetliydi. İstanbul’da yediklerimizden farklı mıydı? Hayır.

Pirinçli Mango: Sadece burada değil Tayland seyahatiniz boyunca her yerde göreceğiniz bir şey. Çoğu kişi mangolu sütlaç dese de ben hiç beğenmedim. O kadar beğenmedim ki iki kaşık alıp attım maalesef. Yani biraz karnınız aç olsa pilavını yiyin diyeceğim ancak pilav garip bir şekilde tatlı. Mango çok alakasız duruyor falan. Sevenlerinden özür dilerim ama olmadı.

Deneme şansım olmadığı ve çok övülen bir şey daha var; hindistan cevizli pancake. Yine pazardaki tezgahlardan birinde satılıyormuş. Yapan teyze tezgahı toplamış olduğu için ben maalesef yiyemedim.

Bunun dışında hediyelik eşya bölümünü buradan halledebilirsiniz, rehber bizi Phuket’te daha farklı bir yere götüreceği sözünü verdiği için biz kendimizi tuttuk. Çarşı çok büyük, o nedenle iskelenin olduğu yerlerde oyalanmadan ana caddeye çıkıp hızlıca her yeri görmekte fayda var. Tahminim yarım gününüzü ayırmanız yeterli.

Şehir Merkezi

Yüzen Çarşı sonrası biz biraz da şehrin modern tarafını görmek ve çok övgüler alan ayak masajını demek için turdan ayrıldık. Otelimizden taksiye binip abartma hakkımı kullanıyorum, onlarca AVM’nin olduğu Phayathai Caddesi üzerindeki MBK Center’a geldik. Aslında bu sıcaklarda dışardaysanız kapalı AVM gezmek gerçekten yapabileceğiniz en iyi şey. Burası daha şık caddelerin, lüks mağazaların olduğu bir bölge aynı zamanda. Siam Center bizim gözlemlediğimiz en popüler AVM.

Güneş etkisini biraz kaybettikten sonra kendimizi sokağa attık. Geniş ve yürünebilir caddeler Bangkok’un plaza insanları ile dolup taşıyordu. Yol üstüne gözümüze kestirdiğimiz bizce daha kurumsal ve temiz duran ve ve ve en önemlisi wifi olan bir yerde ayak masajını yaptırdık. Ayak masajı yaklaşık 30 dk sürüyor. Bana maalesef thai masajı gibi bu da çok sert geldi. O nedenle tekrar yaptırmadım.

Ayak masajımı burada yaptırmadım. Ama genelde böyle merkezler.

Tayland’daki son gecemizi şehri gezmeye ayırdığımız için akşam yemeği hakkımızı da çok popüler bir yemek olan Pad Thai’ye ayırdık. Pad Thai aslında bildiğiniz noodle, ancak birazdan okuyacağınız yer onu bildiğinizden daha farklı yapıyor.

Thip Samai

Önündeki kuyruktan daha mekana gelmeden doğru yeri bulduğunuzu anlıyorsunuz. Yaklaşık 30 dakikalık bir beklemeden sonra aşağıdaki video’da göreceğiniz arkadaşların harika hazırlık şovları ile resmen kendimizden geçtik.

Bütün günün sıcaklığı ve yorgunluğuna bir de açlık eklenince gerçekten arkadaşın hazırladığı tabağı kapacaktım.

En sonunda klimalı serin bir yere alınıp hemen masamıza oturuyoruz. Menüleri çok basit hem görselleri ile İngilizcesi var hem de bir kurşun kalem ile hızlıca görselini gördüğünüz yemeği ve içeceği seçebiliyorsunuz. 5 çeşit yemek var: Hem video’da gördüğünüz hem de bizim yediğimiz Pad Thai with dried shrimp and egg. Yanına parçacıklı doğal sıkma portakal suyu söyledik. Gerçekten çok ciddi bir noodle kültürüm var diyemem ama şimdiye kadar yediklerim arasında en lezzetlisiydi. Özel bir noodle çeşidi çok ince bir yumurta katmanı bohçasında yer alıyor. Yanında da iki adet karides. Gerçekten beklemeye değerdi bence. Şiddetle tavsiye ediyorum!

Khao San Road

Burası Bangkok’ta sırt çantalı gezginlerin bir numaralı adresiymiş. Aslında bana göre İstiklal Caddesi’nin eski hali gibi kıpır kıpır hareketli, Bangkok’un farklı bir yüzü vardı aslında burada. Bol bol fotoğraf çekip yürümeye başladık. Yol üstünde ilk gözümüze çarpan tabii ki kızartılmış akrepler, çekirgeler vs. oluyor. Ben gizlice aşağıdaki görüntüleri çektim.

Yol boyunca irili ufaklı barlar ve o barlara girmeniz için sizi yürütmeyen çığırtkanlar var. Bunun üzerine yüksek sesli müzikleri de eklerseniz adeta bir film sahnesinde gibi hissedebilirsiniz kendinizi. Biz gelmişken eksik kalmayalım diye nispeten her tarafı açık ve havadar bir bar seçip birer kokteyl içtik. Sanırım her yerde durum öyleydi: kokteyller plastik bardaklarda geldi.

3.gün

Chao Praya

Chao Praya, Bangkok’un kalbi olan bir nehir. Oldukça büyük, bu nedenle Bangkok Gezi Rehberi için de oldukça önemli bir yer. Her ne kadar otelimiz bu nehir kenarında olsa da son günümüzde otelimizin iskelesinden kalkan özel teknelerle, Bangkok’u bir de kanal gezisi ile keşfettik. Chao Praya nehri, büyük kanal olarak biliniyor. Nehri genel olarak gezdikten sonra ayrı bir yerden daha küçük kanallara bağlanma noktasına geldik. Burada nehir suyu ile küçük kanalların suyunu eşitlemek için büyük kapaklar ile su seviyelerinin dengelenmesi sağlanıyormuş. Aksi durumda küçük kanallardaki evleri su basma ihtimali oluyormuş. Rehberden bu detayları dinlerken kapakların açılmasını bekliyoruz. Bu arada sıraya giren teknelerden dolayı eğlenceli kareler ortaya çıkıyor.

Kanalları gezdiğimiz süre boyunca Tay’lıların (özellikle daha düşük gelir grupta olanların) günlük hayatlarını yakından görme fırsatımız oldu: Sol tarafım ne kadar fakir, kir ve yokluk içinde gecekondulardan oluşuyor ise sağ tarafım o kadar yeni, temiz ve içinde özel teknesi olan evlerden oluşuyordu. Gerçekten insanların yaşam koşullarını ve bu kadar net adaletsizliğini görünce üzülmemek elde değil. Yine de tekne gezilerine alışkın olanlar kaldıkları yerlerden çıkıp bizlere el salladılar.

Kanal gezimize 2 adet komodo ejderi ve kocaman, çirkin kutsal kedi balıkları eşlik etti. Komodo ejderi görmek şans getirirmiş ve hepsi o evlerin dibinde yaşıyordu… Her gün gördükleri ejder onlara ne kadar şans getirdi de bize de getirecek bilemedim.

Wat Arun

Kanal gezisinin sonunda Bangkok Gezi Rehberi nin son durağına geldi sıra ve Bangkok’un en meşhur 3 tapınağından biri olan Wat Arun’u ziyaret ettik. Burası da Bangkok Gezi Rehberi ilk gün kısmında bahsettiğimiz tapınaklar gibi heybetli ve rengarenk. Chao Praya nehrinin ortasında yer aldığı için oldukça görünen, çok görkemli bir tapınak. Yine hızlıca bir kapanıp tapınağı dışarıdan gezdik. Gerçekten dayanılmaz bir sıcak olduğu için ister istemez bu turları kısa kesip gölge bir yerde dinlenmek istiyor insan.

Kanal gezisi bittikten sonra Phuket’e doğru uçmak için havalimanına doğru yola çıktık.

Bangkok Gezi Rehberi yazımı Bangkok’un en güzel şeyi tropikal meyveler ile bitiriyorum. Her gördüğüm meyveyi denemeye çalıştım, zaten adım başı mango-ananas satan yerler var. Bir tık daha tropikal neler var derseniz aşağıda size isimlerini ve fotoğraflarını paylaşıyorum.

  • Hindistan cevizi: Önce suyunu içip sonra özel bir bıçak ile içini sıyırıp yiyorsunuz. İkinci fotoğraftaki kullanılmış peçete görüntüsü için üzgünüm ama tadı lezzetli.
  • Rose apple: Tadı erik ile armut gibi. En çok bunu lezzetli buldum.
  • Pomelo: Tadı ve görüntüsü portakal ve greyfurt arası, garip bir ekşiliği ve burukluğu var.
  • Rambutan: Şeffaf renkli bir meyve, tadı şeftali gibi
  • Longan: Bu da şeffaf renkli bir meyve zor soyuluyor, tadı muz gibi.

Turumun bir diğer noktası Singapur’u merak ediyorsanız; Sushi: Singapur Gezi Notları yazımıza bekleriz.

Sevgiler

Daha Fazla
AsyaSingapur

Sushi : Singapur Gezi Notları | Singapur Gezilecek Yerler

En sevdiğim dünya mutfaklarından biridir sushi. Yemesi kolay, sade ama bir o kadar çeşitli, lezzetli, hijyenik ve çok net. Singapur da böyle gezmesi kolay, hem büyük plazaları hem yapay yerleşim yerleri hem de geleneksel mahalleleri ile çok çeşitli, gerçekten temiz ve kuralları ile net bir şehir. Singapur Gezi Notları yazımız da aynı şekilde çok net.

Kendimi çok mutlu hissedeceğim bir gün yazarım dediğim Tayland gezimin son durağıydı Singapur. Bu yazımda 36 saat geçirdiğim bu harika şehir size aynı harikalıkla anlatabilirim umarım.

İlk gün öğleden sonra ve ikinci gün akşam

Singapur Gezi Notları için ilk durağımız Chinatown. Aslında buraya ilk gelme amacımız para bozdurmak oldu. Ancak hazır gelmişken genel bir tur da yapmak istedik. Gördüğüm en büyük ve gezerken keyif veren Çin mahallelerinden biriydi. Burada sıra sıra dükkanlar, tezgahlar insanı kaybeden cinsten bir sürü ara sokaklar var. Para bozdurma işiniz varsa rahatlıkla üzerinde ‘Exchange’ yazan pek çok hediyelik eşya satan yerde yapabilirsiniz.

Singapur’da geçerli para birimi Singapur Doları ve 1 dolar yaklaşık 2,5 TL’ye eşit.

DimSum > TakPo

DimSum özellikle Singapur’da oldukça popüler bir yemek, bu sebeple Singapur Gezi Notları’nda kendisine yer vermesek olmaz. Aslında kızarmış ya da haşlanmış şekilde ve içi genelde domuz eti veya karides ile dolu bir mantı gibi tanımlanabilir. Ben Çin mahallesinde yer alan TakPo’yu tercih ettim ama hem o bölgede hem de başka yerlerde eminim farklı yerler de vardır.

Bu bölgeye ertesi gün de uçaktan önce uğradım. Yukarıda bahsettiğim konsepte ek olarak 2 büyük dini binaya ev sahipliği yapan (Budist tapınağı – Hindu tapınağı) iki adet büyük yemek caddesi var. Her iki yer de biraz hayal kırıklığı olsa da yazmak isterim. Damak tadı değişiyor çünkü.

Maxwell Food Centre

Burası yine sıra sıra yemek yerlerinden oluşan iki büyük cadde gibi. Yemeğinizi alıyorsunuz ve mekanların önündeki yuvarlak paylaşımlı masalardan birine oturuyorsunuz. Burada çok popüler hatta ‘ın ziyaret ettiği bir tavuk pilavcı var. Tam 30 dk önünde sıra bekledim ve yarım porsiyon bildiğiniz pilavlı tavuk aldım. Vallahi denemeyin gerek yok, bizim sokaktaki tavuk pilavcılarımız on basar benden söylemesi. Bir kere tavuk etinin lezzeti yok ve soğuğa yakın ılık servis edildi.

ChinaTown Food Centre

Ben burayı iyi hatırlamak isterdim ama sanırım 35 yıllık hayatımın en kötü tatlısını yediğim için size neyi yeme-me-niz gerektiğini yazsam daha iyi olur! Ben Maxwell Food Centre’da tavuklı pilavı yedikten sonra bu bölgeye geldiğim için karnım toktu ama bir kaç yazıda gördüğüm ‘Mei Heong Yuen Dessert’ ü çok merak ediyordum. Zaten havanın nemli olmasından dolayı sık sık serinletici birşeylere ihtiyaç duyuyorsunuz.

Neyse ben Singapur’un meşhur ve her yerde yasak olan meyvesi ‘durian’lı bir tane söyledim.

Temelde kar haline getirilmiş buz, üstünde durian meyvesinin püresi ve sağında solunda renkli meyve suları var. Buraya kadar herşey normal aşağılara doğru indikçe ne göreyim en altta meksika fasülyesi! ve tatsız garip garip jöleler var. Ama tadı bir garip niye buzlu meksika fasülyesi yiyorum hiç anlamadım. Gerçekten çok kötü bir deneyimdi. Asla tavsiye etmiyorum.

The Esplanade Bridge

Bir kere Singapur’u Singapur yapan manzarayı bol bol fotoğraflamak istiyorsanız bu bölge tam olarak biçilmiş kaftan. Bir tarafınızda Manhattan gibi büyük ve görkemli plazaları, tam karşınızda meşhur gemili otel yani Marina Bay Sands Oteli’ni ve köprüden plazalara doğru yürüyerek de ünlü Merlion Heykeli’ni görebilirsiniz.

Bu bölgeyi bitirince otelime geçerek akşam için hazırlanmaya başladım. Otelimin adı Furama RiverFront idi. Hem fiyatı hem kahvaltısı hem de lokasyonu olarak ben oldukça memnun kaldım.

İlk gün akşam

Akşam için otelden taksi ile doğrudan Gardens By The Bay’e geçtim. Burası adeta bir masal şehri gibi. Sanki Tim Burton filmlerinden birinin setindeydim. Devasa ve rengarenk ağaçlar o kadar güzelki durup saatlerde izleyebilirsiniz. Ama benim gibi zamanınız azsa tabii ki izlemeyin!

Burada iki tane kapalı sera var ve vaktiniz varsa mutlaka ikisini de gezin derim. Ben Cloud Forest olanı seçtim. İçinde bolca bitkiler – bahçeler – sanat eseri gibi çiçek düzenlemeleri ve görkemli bir şelale vardı. Yağmurluk ya da kot ceket almanızı öneririm zira içerisi soğuk.

Burayı bitirdiğinizde içeride yine çok süper bir şey olan Supertrees Groove var. Onu deneyimlemeniz lazım. Kocaman ağaçlar arasında skywalke yaparak geziniyorsunuz. Ben maalesef yapamadım çünkü kapanmıştı. Ama yine Supertrees Groove’da saat 19:45-20:45 arası bir ışık şov var ücretsiz bunu mutlaka izleyin. Zaten kalabalık sizi bu ağaçların dibine götürüyor bulamamanız imkansız. O heybetli ağaçlardaki rengarenk ışıklar tematik bir müziğin ritmine eşlik ediyor. Büyülenmemek elde değil. Benim şansıma StarWars vardı. Mutlululuk!

video gelecek

Marina Bay Sands Oteli

O bölgede aslında yapılacak bu kadar ben daha sonra hem meşhur AVM’sini gezmek hem de yemek yemek için uzun bir yol yürüyerek metro hattına metro hattından da Marina Bay Sands Otel’in içine girdim. Otelin en tepesinde görkemli bir havuz var. Bu havuz maalesef otelde konaklamıyorsanız size kapalı. Otelin seyit terası var ve bir ücret karşılığında bu terasa çıkıp fotoğraf çekebilirsiniz. Benim planımda o gece için bir rooftop bar olduğundan otelin tepesine çıkmayı pas geçtik.

Otelin AVM’si çok büyük, gerçekten ben elimde harita ile dolaştım. Bilindik designerlara ve ünlü markalara ek olarak kendi yerel markaları burada görebilirsiniz.

Akşam yemeğini otelin foodcourt’unda yedim. Singapur’un imza yemeği tavuk satay. Aslında ızgara tavuk temelli bir yemek, özelliği bence yanında verilen fıstıklı sosu (ki bayıldım) ve garip pilavımsı yan yemeği.

Nehir turu yapmadan asla!

Avm’nin içinden üst kata çıkınca hemen bir iskele ve o iskelede de tekne turu yapan pekçok tekne görüyorsunuz ve anlıyorsunuz ki Singapur bir gece güzeli. O ışıklandırmalar plazalardan palmiye ağalarına kadar her yerde var. Sanırım ciddi bir yatırım var o konuda. ve hakkını vermiş. Ben aşık oldum resmen sağıma mı soluma mı baksam bilemedim. O yüzden tekne turu yapmadan asla diyorum.

 

Tekne turları genelde duraklarda durarak başladığı yerde bitiyor ama benim şansıma son tekne turunu yakaladığım için yoğun ısrarlara tek yön alarak deniz yolu ile görülmesi gereken yerlerden biri olan Clarke Quay’e geçebildim.

Clarke Quay

Burası adeta bir eski Asmalımescit. Cıvıl cıvıl kıpır kıpır nehrin iki tarafını kaplayan sayısız yeme içme mekanından oluşuyor. Bence yine burayı gece görün. Aç olmasanız bile iç sokaklardaki barlardan birine girip birşeyler içebilirsiniz.

Gecenin sonunu ise Altitude1 isminde bir rooftop bar’da notkaladım. Giriş bir içki dahil 30dolar. 62. katta! ve çok iyi çalıyor. Kıyafet için kapıda birkaç not var ama pek uygulandığını söylemeyemem. Yine de siz parmak arası terlik ya da deniz şortu gibi kısa şortlarla gitmeyin. Uzun bir elbise ve altına şık bir sandalet ya da ayakkabı işinizi görür.

İkinci gün sabah > Sentosa Adası

Singapur Gezi Notları’mızın ikinci gün sabahının ilk noktası Sentosa Adası. Singapur genel olarak yapay bir şehir aslında. Daha Dubai’yi görmedim ama çok benziyo diyorlar. Bir sürü sayılı bankanın ve önemli markaların merkezi burada yer alıyor. Dolayısıyla expat’ı bol bir yer. Sentosa Adası da bu yapaylıktan nasibini almış yapay bir yer. Aslında bana göre Singapur halkının boş vakitlerini değerlendirmesi için kurulmuş yapay bir park.

Zaten Singapur’da bolca Uzakdoğu ve yoğun bir İngiliz esintisi görüyorsunuz. Sentosa Adası’na gidebileceğiniz bir sürü yol var. Ben otelden taksi ile marina’ya oradan da adaya giden özel trenleri tercih ettim.

Toplam 3 durağı var bu trenlerin. En son durak plajların olduğu alana götürüyor sizi. Plaj eğer denize girmek ya da deniz havası almak isterseniz denenebilir.

Ben ikinci durakta inip çıkışa doğru gezmeyi tercih ettim. Bu durakta Seaquarium -Madame Tussauds – yine Merlion Heykeli – güzel parklar – diğer bir ulaşım alternatifi olan teleferik durağı var. Vaktiniz yoksa hiçbirine girmeyip benim gibi dışarıdan gezebilirsiniz. Bu şekilde bile yeterince vakit alıyor. Yollar ve tabela yönlendirmeleri çok başarılı. Buradan ilk durağa doğru yani çıkışa doğru giderseniz de küçük çaplı bir AVM – biraz restoran – kahveci ve tatlıcı – Universal Studios’u görebilirsiniz.

Singapur seyahatimin hiçbir yerinde rastlamadığım muson yağmuruna şanslı bir insan olduğum için adadaki tek üstü kapalı yer alan AVM’de denk geldim. Yaklaşık 45 dk sürdü ve ben hayatımda böyle bir yağmur görmedim söyleyeyim. Yağmurluk, yağmur çizmesi, şemsiye falan bunlarla hiç uğraşmayın ve kendisi ile mücadele etmeyin bence. Çünkü kafanızdan aşağıya bidonlarca su dökülüyor gibi birşey. Ben bu keyfi AVM’deki Starbucks’ta yaşadım. İlginçti gerçtekten.

İkinci gün öğlen > Orchard Road

Sentosa Adası’ndan sonra meşhur Orchard Road’a gittik. Bu arada taksi ile ulaşım gerçekten uygun ve taksiler temiz. En fazla 10 dolar tutuyor iki mesafe arası.

Neyse Orchard Road 2,5km’lik sadece AVM’lerden ve lüks markaların mağazalarından oluşan bir bir tür Bağdat Caddesi. Bişey almasanız bile bir iki AVM’ye girip hızlıca bakmak iyi geliyor. Zaten o kadar sıcak ve nemli ki istemeseniz de giriyorsunuz.

Çoğu AVM’nin dışında, içinde yer alan markaların logoları var.

Diğer yemekler

Singapur Gezi Notları’nda bahsetmeden geçmemek gereken ancak havalimanında bakabildiğim iki şey var. Bir tanesi Kaya Tost : Kaya aslında Singapur’a has yeşil fıstık ezmesi, bunu tereyağlı güzelce ısıtılmış bir tost ekmeğine sürüyorlar. Singapur’luların kahvaltı alternatifiymiş diye duydum.

İkinci olarak ise Singapur’un geleneksel kahvesi Kopi: bunu pek beğenmedim hem ağır geldi hem de içine konsantre süt koyuyorlar. O da kahvenin tadını biraz yapaylaştırıyor.

Singapur Gezi Notları – Kısa Kısa:

  • Kapalı mekanlar çok soğuk klimadan mutlaka ama mutlaka yanınıza kot ceket&hırka birşey alın.
  • Sakız çiğnemek yasak
  • Gezemediğim ama aklımda kalan yemek pazarları
    • Makansutra Market
    • Telok Ayer Market (satay burada da yenilebilir)
  • Fazla öğünüm olmadığından yiyemediğim chili crab’i biriniz benim için tadarsınız umarım!

Kısa ama net bir şekilde Singapur Gezi Notları ile ilgili vereceğimiz bilgiler şimdilik bu kadar. Sevgiler.

Daha Fazla