close

Yazımızın başlığı benim üniversite yıllarından beri hala en sevdiğim film ve başucu kitabım olup hemen hemen her türlü versiyonu evimde bulunmaktadır. Şimdi bu sefer başlıktan nereye bağlamak istiyorsun diyenler olacaktır. Cevabım sadece hayatın hiçbir anında ön yargılı olmamak gerektiği, hele ki seyahat konusunda asla!

  • “Açıkdeniz’de seyahat etmek mi? Çok korkarım”
  • ”Sürekli aynı gemide olmak bana biraz sıkıcı geliyor”
  • ”Cruise ile seyahat kesinlikle yaşlı işi”
  • ”Planlamak zor değil mi?”

diyenler: siz buraya alalım! Cruise gezisi o kocaman gemiden içeri adımınızı atana kadar biraz detaylı araştırma gerektiriyor ama sonrasında kendiniz dahil her şeyi unutacağınız bir deneyim.

Bu yazıyı sizi okurken sıkmamak için ikiye ayırdım. İlk kısımda cruise seyahatimi nasıl planladığımı, özellikle seyahat aşamasında nelere dikkat ettiğimi anlatacağım. İkinci kısımda ise daha keyifli kısım olan gezdiğim yerleri paylaşacağım.

Planlama

Bu kısım 3 önemli adımdan oluşuyor;

  1. Turu seçme ve ilgili tarihlerde hava durumunu kontrol etme
  2. Turunuzun uzunluğuna göre odanızı seçme
  3. Limana varış

Cruise ile seyahat etmeye karar verdiğimde Avrupa turları istemediğime emindim. Tek başıma planlaması zor ve fazla detayı olmayan bir rota istiyordum. Bu nedenle Amerika üzerinden Karayipler turlarına bakmaya başladım. Ama bu noktada yapmanız gereken en önemli şey o tarihlerin cruise için hava koşullarının uygun olup olmadığına bakmanız. Tabii ki cruise şirketleri özellikle kasırga vs gibi kötü hava koşullarının olduğu dönemlere dikkat ediyorlar ama bazen başı ucu kötü bir havaya denk gelebilir ki benimki bence biraz öyleydi.

Neyse uzun bir araştırma sonucunda Royal Caribbean’ın Ekim ayının 2. ve 3. haftasını kapsayan 7 Night Western Caribbean Cruise turunu (yani 7 gece 8 gün sürecek bir batı karayip turu) seçtim. Bu aslında yol üstünde Haiti – Jamaica – Mexico (Cozumel) adalarını da göreceğim anlamına geliyordu.

Tarihleri netleştirdikten sonra ikinci ve en önemli adım gemide nerede kalacağımı seçmekti. Benim gemimde 4 seçenek vardı:

  • Interior – Penceresiz kamara
  • Outside view – Pencereli ama penceresi açılmayan kamara
  • Balcony – Balkona çıkabiliğiniz kamara
  • Suits – Özellikle geniş aileler için küçük bir ev konforunda kamara





İlk defa ve uzun süreli bir cruise seyahati olacağı için ben balkonlu bir oda istedim. Bu nedenle  geminin en üst katında yer alan (14.kat) ve iskele tarafına bakan balkonlu bir oda seçtim. Daha kısa süreli turları seçen bazı arkadaşlarım interior tercih etti. Geminin içinde zaten o kadar fazla atraksiyon var ki inanın kamara da çok vakit geçirmiyorsunuz bile. Ama bugün yine uzun bir seyahate çıksam sanırım seçtiğime benzer bir oda seçerim. 14.kattan aşağıya bakıp kocaman dalgaların içinde kaybolduğunuzu düşündüğünüz ya da sandalyenizde oturup okyanusun ortasında kahvenizi yudumladığınız bir balkon keyfi gerçekten değerli. Balkonlu ama iç güverteye bakan odalar da var, onlar biraz daha uygun ama iç güvertenin gürültüsü biraz odalara gelebilir. Ayrıca, iç güverte odaları karşılıklı birbirine baktığı için hafif bir özel alan istiyorsanız rahatsız olabilirsiniz.

Bu arada her ne kadar Royal Caribbean’ın web sitesi size oda tipleri ve fiyatları konusunda detaylı bilgi verse de ben firmanın İstanbul’daki ofisi ile yüzyüze görüşünce emin oldum. Size de özellikle ilk curise deneyiminizde benzerini yapmanızı öneririm.

Tur ve oda en önemli kalemler zaten, bu iki maddeyi halledince geriye gemiye nasıl bineceğiniz kalıyor. Bunun için geminin kalkacağı limana en yakın havalimanına bakmanız yeterli. Benim gemim Miami Fort Lauderdale’den kalkacaktı. Bu nedenle Miami’ye gitmem gerekiyordu. O dönemde maalesef Türkiye’den Miami’ye direk uçuş yoktu, bu nedenle ben New York – JFK Havalimanı’na sonra da ordan iç aktarma ile Miami International Havalimanı’na uçtum. İki uçuş arasına neredeyse 12 saat bıraktım (olası bir erteleme ya da gümrük işlemlerinde sıkıntı yaşamama adına) ama bugün artık doğrudan Miami uçuşu olduğu için siz New York’ta bir kaçamak yapmayacaksınız doğrudan Türkiye-Miami uçabilirsiniz.

Gemi kalp Travel Bakery

Siz yazımda sürekli gemi dememe bakmayın kendisi aşağıdaki fotoda göreceğiniz üzere Allure of The Seas adında devasa bir yüzen saraydı.

Ben hayatımda bu kadar paket-organize bir şirket görmedim, sanırım bu kadar düzenden ceza yiyebilirlerdi. Yolculuğum başlayana kadar düzenli e-mail bilgilendirmeleri, detaylı newsletterlar…her şey o kadar o kadar mükemmeldi ki bir arada gerçekten dolandırıldığımı düşünmeye başladım. Limana yaklaştığımda daha önceden iletilen bilgilendirmeler ile nereye gitmem gerektiğini biliyodum. Ek bilgi; geminin kalkış saatinden neredeyse 3-4 saat önce gitmekte fayda var çünkü gemiye biniş süreçleri uzun sürebiliyor.

Önce bir binaya girip evraklarımı ve pasaportumu gösterdim, burası da bir nevi gümrük olduğu için inanın Amerika’ya giriş yapmanıza bile bakıyorlar. Valizlerim kontrol edildi ve detaylı bilgilendirmeler yapıldı. Bu aşamadan sonra valizlerimi bana gösterilen yerlere bıraktım. Bu arada belirtmeden edemeyeceğim; inanın hayatımda bu kadar çok personeli bir arada görmedim. Zaten üzerinde detaylı bilgilerin yer aldığı bagaj kartları verildiği için valizlerimin kaybolması mümkün değildi.

Sonra bana verilen renk ve numaraya göre çok büyük bir bekleme salonuna alındım. Burada yaklaşık 30 dk bekledim ve çağrılınca uzun uzun koridorlardan ve büyük yokuşlardan çıkarak gemiye resmen tırmanmaya başladım. Gemi gerçekten ama gerçekten çok büyük!

Hello Allure of The Seas! 

Giriş biraz kaotik…aslında çok yol gösteren var ama gemiye yerleşmeden seçmeniz gereken bazı konular var. Öncelikle içeride nakit para ya da kredi kartı geçmiyor. Odanıza tanımlı bir kart veriliyor ve bütün harcamalar o karta işleniyor. Sonra gemiden ayrılmadan ödemenizi kredi kartı veya nakit olarak yapıyorsunuz.

1) İçecekler: Gemide su ve gazlı içecekler size ait. Bu nedenle kalacağınız güne ve su içme potansiyelinize göre gemide satılan Evian paketlerinden birini almanız lazım. Ek olarak her yerde CocaCola’nın harika içecek makinaları var. Onun içinde özel bir kart ve hediye bardak alıyorsunuz. (Makinalarda portakal-vişne ve başka bir sürü aromalı colalar – sprite ve benzeri markalar var)

2) Extra Turlar: Tabii ki bu kadar organize bir şirketin orada da küçük şirketçikler kurarak extra turlar düzenlememesi mümkün değildi. Kendi turum özelinde söylüyorum; Haiti hariç diğer bölgelerde mutlaka bir tur almanız lazım. Aksi durumda çok sıkılırsınız ve yapacak birşey bulamazsanız. Çünkü limanlar merkeze çok uzak ve yanınızda bir rehber olmadan pek gezebileceğiniz yerler değil. Turu aldığınızda zaten size bir link gönderiyorlar oradan da turlarınızı alabileceğiniz gibi benim gibi gemiden de seçebilirsiniz. Sadece bazı popüler turlarda yer kalmayabilir aman dikkat!

3) Alakart restoranlar: Efendim gemide ileride anlatacağım leziz yemek alterantifleri zaten var ama İtalyan-Amerikan-Uzakdoğu mutfakları ile de seyahatinizi şenlendirmek isterseniz buralara da erkenden rezervasyon yapmakta fayda var çünkü baya popüler.

Keşifler Keşifler

Odam hazır olana ve valizlerim gelene kadar gemiyi biraz keşfetmek istedim. En alttan başlayarak türlü türlü mağazaların, restoranların ve cafe’lerin olduğu katı gedim. Burada Starbucks bile var!

Başımı kaldırıp yukarı baktığımda ışıltılı asansörler, sağıma döndüğümde güler yüzlü personel ve önüme baktığımda cıvıl cıvıl bir carousel başımı döndürüyor. Sanırım 2 odaya 1 görevli tahsis edilmişti. Benimle ilgilenen görevli bütün seyahatim boyunca dili döndüğünce ismimle telaffuz etti ve beni her gün hayvan şeklindeki havluları ile eğlendirip, istisnasız her çıkışımda odamı temizleyerek şaşırttı. (Buradaki hizmet sizi kraliyet ailesinden biriymiş gibi hissettirir, benden söylemesi.)

Hızlıca üstümü değiştirip güverteye çıktım ve geminin görkemli bir tören ile iskeleden ayrılmasını izledim. Miami’den uzaklaşırken yavaş yavaş gün batıyor ve telefonum da çekmemeye başlıyordu.

Etkinlikler

Yazımın başında da belirttiğim gibi gemide sıkılmanız mümkün değil. Her gün her yaş grubu için gemideki etkinlikleri anlatan günlük gazete odama geldi. Burada sinemadan o gün hangi markada ya da üründe indirim olacağına, eğer bir limana yanaşılacaksa kaçta nasıl olacağına, gece etkinliklerinden hava durumuna kadar her şeyi ama her şeyi saat saat görebildim.

Gemide sezon filmlerinin oynadığı ve popcorn alabildiğim kocaman bir sinema salonu, akşamları eğlenmek için karaoke barı, kumar oynamak isteyenler için casino’su, en altta tırmanma duvarı, en üstte dalga sörfü alanı, gemiyi boydan boya geçmeniz için zipline ve mini golf sahası vardı.

2 büyük havuz ve geminin çeşitli manzaralı bölgelerinde sıcak sulu sayısız jakuzi denizde olduğumuz süre boyunca deniz tatilimi kesintisiz yapmamı sağladı.

Yemek sonrası için çeşitli Broadway müzikalleri, özel akrobasi gösterileri, buz pateni şovları da sıkılmamanız için düşünülen bir kaç etkinlik arasında yer alıyor. Son olarak, tabii ki sporcular unutulmamıştı. Geminin en altında açık havada geminin etrafını dolaşabildiğiniz bir yürüyüş parkuru ve yine hatrı sayılır büyüklükte bir spor salonu vardı.

Bu gemide Travel Bakery sizce kaç kilo aldı?

Efendim baştan söyleyeyim tam 3 kilo aldım. Aldıklarımı da sonuna kadar hak ettim.

Gemide 2 ana restoran var. Biri sabah, öğlen ve akşam olmak üzere 3 öğün servis veriyor. Dünyanın temel bütün mutfaklarından örnekler bulabilirsiniz. Ben sabah kahvaltılarımda nasıl çıldırıdıysam artık diğer öğünler hiç acıkmıyordum siz düşünün. Diğer restoran akşamları saat aralıklarında hizmet veren (daha gemiye binmeden hangi saat dilimini istediğinizi belirtmeniz gerekiyor) ve belirli kıyafet kuralları olan bir yer. Menüde başlangıç, ana menü ve tatlı için alternatifli seçenekler var. Siz onlardan birini seçebiliyorsunuz ve garsonlar size hizmet ediyor. Ben 2 gece denedim yeterli geldi.

 

Bunun dışında 3 alakart restoran var. Hepsini denedim, fiyatları karadaki benzer restoranlara göre uygun (50TL-100TL arası) ve yemekleri de lezzetliydi. Bir de boardwalk alanında ücretsiz (pizza-burger-tatlıcı ve hotdog) ücretli (cupcake-meksika restoranı ve Starbucks) vardı. Ara ara onları da yiyebilirsiniz.

Şimdi bunları birleştirdiğinizde sanırım 20’nin üzerinde yemek noktası demek… hadi itiraf edin 3 kilo az değil mi?

Kaç valizle dönebilirsin?

Bu bir cruise yani gemi ve bir insan ne kadar alışveriş yapabilir ki? Bu soruyu sakın sormayın ve cevaplamayın…tabii ki bu yüzen saray Amerika’nın alışveriş çılgınlığı ile dolup taşacaktı. Ben ne bileyim geminin gizli kamaralarında sayısız çanta-ayakkabı-saat- parfüm olacakmış hatta ve hatta Tory Burch-Britto gibi markaların mağazaları olacakmış hatta ve hatta bir de geminin sadece denizde olduğu günler %50’ye varan indirimler olacakmış. Hadi oradan diyesiniz geliyor değil mi!

Gerçekten bunlar oldu! Marc Jacobs’tan Coach’a, Tommy Hilfiger’den Diesel’e sayısız markanın her gün çanta-saat ve bilimum ürünlerinin indirimleri oldu.

Cruise düzgün bir şirket ile planlandığında gerçekten keyifli, gençlerin hatta balayı çiftlerinin olduğu, sadece valizinizi alıp gittiğiniz ve aynı seyahatte farklı destinasyonları görmenizi sağlayan bir deneyim. Gerçekten ömrünüzün bir yerinde bunu yaşamanızı isterim.

Tabii yazının sonunda herkesin en merak ettiği konuya gelelim; bütçe. Efendim, tabii böyle bir seyahat planlayınca öyle çok ucuza mal olmuyor. Benim seyahatim o zamanın parası ile yaklaşık 7.500 TL bir bütçeye mal olmuştu, tabii artık dolar aldı başını gitti. Ama sonuna kadar değdi, eğer imkanınız varsa hayatınızda kesinlikle bir kere deneyimlemeniz gereken Cruise seyahati için az bile diyebilirim. Detay belirtmem gerekirse;

  • Tur: 1700 $
  • Yeme – İçme: 175 $
  • Alış veriş: 500 $ (Tabii bu biraz size bağlı.)
  • Amerika’ya Uçak Bileti: 700 $
  • Gemi içindeki esktra turlar: 250 $

Şimdilik cruise macerasından bu kadar. İkinci yazımda 3 destinasyonu detaylı anlatacağım: Haiti – Jamaika – Meksika

Sevgiler!

Tags : allure of the seasAmerikacruisecruise seyahat rehberiDeniz seyahatikarayiplerRoyal Caribbean
travelbakery

The author travelbakery

1 Yorum

Leave a Response

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.