close

Tayland

AsyaTayland

Blogger Dediğin Tur İle Gezmez : Bangkok Gezi Rehberi

Ama gezdi! İtiraf ediyorum; toplu taşımanın pek yaygın olmadığı, bilmediğim bir coğrafya ve iklimde olan Tayland için tercihim tur oldu. Seyahat zamanımız tam muson yağmurları başlamadan 2-3 hafta öncesine denk gelen 28 Nisan –  07 Mayıs tarihleri arasındaydı ve Tayland’da bulunduğumuz süre boyunca hiç yağmura yakalanmadık. Tayland’ı gezmek için tercihim en popüler 2 rotası oldu: Bangkok ve Phuket. Yazımın birinci kısmında da hedefimiz Bangkok Gezi Rehberi.

Sıcaklık ortalama 40 – 45 derece arasında gitti geldi, havadaki nemi ise hiç konuşmayalım. Dışarıda olduğunuz süre boyunca sanki başınız naylon bir poşetin içinde ve oradan nefes almaya çalışıyorsunuz. Ben çok zorlandım seyahat boyunca, ellerim ve ayaklarım davul gibi oldu. Bunun bir çaresi, ilacı var mı bilmiyorum ama size bu nem için tek önerim rahat bol ve pamuklu elbiseler getirmeniz.

Bangkok

Tayland turumuza Bangkok ile başladık. Cuma akşamı saat 20:30’da THY ile İstanbul’dan yola revan olduk ve yaklaşık 9 saatlik uçuşla yerel saati ile sabah 10:00 gibi Bangkok’a vardık. Hava limanından çıkışımız ve bagajlarımızı alışımız çok kolay oldu. Tur ile gittiğimiz için biraz daha rahattık tabii. Uçakta bizlere verilen formları aşağıdaki gibi doldurduk. Girişte bunları görevliye veriyorsunuz sonra seyahatiniz boyunca yanınızdan ayırmıyorsunuz çünkü mutlaka çıkışta sizden istiyorlar. Tayland’ın yerel para birimi Baht. (1 TL yaklaşık 10 Baht) Parayı dilerseniz havalimanındaki döviz bürolarından dilerseniz merkezden yapabilirsiniz. Biz rehberimizi dinleyerek ilk gideceğimiz tapınağın içindeki döviz bürosundan halletik bu işi.

Bangkok ilk gittiğim uzak doğu rotasıydı. Bangkok Gezi Rehberi için genel izlenimlerim, bu şehrin fazlasıyla nemli, unutulmayacak kadar pis ve bir önceki yüzyıldan kalmışcasına eski bir yer olduğu. Bu nedenle balayı rotalarına alan okuyucularımızdan şimdiden özür dilerim. Turla gittiğinizde maalesef Bangkok 101 gibi bir durum oluyor, gayet turistik yerlerini görüyorsunuz ve tur bitiyor. Mesela benimle aynı dönem Tayland’a giden pek çok ünlünün ya da blogger’ın Bangkok’da daha keyifli ve güzel yerler gezdiğini gördüm. (ki bu yorumum Phuket için de geçerli olacak) Daha keşfedilmemiş, daha tropikal ve daha temiz ancak Bangkok’un biraz dışındaydı buralar. Gerçi o durumda da Türkiye’de Antalya’da 5 yıldızlı tatil köyüne gelmiş gibi oluyorsunuz.

Merkezi yerleri gezelim derseniz o zaman Bangkok Gezi Rehberi ne buyurun;

Bangkok Gezi Rehberi – İlk Gün!

Bangkok’ta çok fazla sayıda tapınak mevcut. Biz sırasıyla en meşhurlarını ziyaret ederek şehri gezmeye başlıyoruz. Tapınakları gezerken bilmeniz gereken tek ve en önemli şey özellikle kadınlar için omuzlarınızın, kollarınızın kapalı olması ve üzerinizde kısa bir etek/şort olmaması. Havalimanından geçeceğimiz için benim üzerimde uzun bir elbise vardı zaten, uçakta rahat ederim diye giydiğim uçak kıyafetimle gittik. Omuzlarımda da bir şal örttüm.

Wat Traimit (Altın Budha)

Bangkok Gezi Rehberi için ilk durağımız Altın Budha olarak bilinen Wat Tramit. Bol bol merdiven çıkarak ulaştığımız tapınak kapısında ayakkabı ya da terlik ayağınızda ne varsa çıkartıyorsunuz ve çıplak ayakla ziyaret ediyorsunuz. Tapınaklarda oldukça turist var ancak bir o kadar da dua eden yerel halkı görebilirsiniz.

Burada bol bol fotoğraf çektikten sonra Bangkok’un bir geleneği olan sokakta tropikal meyve satıcılarına denk geldik. İlk meyvem içine özel acılı ekşili kuru baharat atılmış mango idi. Oldukça ucuz, taze ve Bangkok’ta pazarlık etmeden yiyebileceğiniz tek şey.

Unutmadan heykelin ağırlığı 5.5 ton ve evet görünce aklınızdan türlü türlü yorumlar geçiyor.

Wat Pho / Yatan Buddha ve Oturan Budha

Bangkok Gezi Rehberi ilk günümüzde ikinci tapınağımız Wat Pho. Burada göreceğimiz ilk önemli yer ise Yatan Buddha. Bu gerçekten tek bir fotoğraf kadrajına zor sığan ,oldukça görkemli ve büyük bir Buddha tapınak. (46 metre uzunluğunda ve 15 metre yüksekliğinde) Yine örtünerek ve ayaklarınız çıplak bir şekilde buraya giriyorsunuz. Aslında öncesinden bahsedersek, Yatan Budha tapınağı için çok renkli mozaiklerden yapılmış stupalar yani mezar taşlarından oluşan bir alana giriyoruz. İnanın her yerin fotoğrafını çekmek istiyorsunuz, güneşin parlaması ile birlikte ışıl ışıl oluyor çünkü… Yolunuza bol bol farklı Budha heykeli çıkıyor. Hatta bir tapınakta yine çok heybetli bir Budha heykeli görüyoruz, bu da Oturan Budha Heykeli.

 

Yatan Budha tapınağının içinde 20 baht vererek bir kase bozuk para alıp, bu paraları hemen camın kenarında bulunan sanırım 100 adet boş kaseye eşit eşit atıyorsunuz. (Pek de eşit olmuyor elinizde yine de bozuk para kalıyor, olsun onları da atın) Kaselere bu bozuk paraları atarken de içinizden dileklerinizi diliyorsunuz. Bunu yapmak isterseniz mutlaka bozuk para bulundurun çünkü etrafta bozdurabileceğiniz bir yer yok maalesef.

Yine bu alan içinde hala açık olan ve faaliyet gösteren masaj okulu da bulunuyor.. Buraya gelip 3 aylık bir sertifka programına katılıp sonra dünyanın herhangi bir yerinde (Amerika’da 5 yıldızlı otellerde bile) işiniz garanti oluyormuş. Çünkü burası en eski ve orjinal thai masajının öğretildiği okulmuş.

Olmazsa Olmaz: Thai Masajı

Tapınak gezimizi bitirdikten sonra hem uçak yorgunluğunu atmak hem de meşhur Thai masajını deneyimlemek için Bangkok’taki ünlü masaj okullarından birine gidiyoruz. Thai Masajı oldukça yakın temas içeren bir masaj, bu nedenle yol üzerindeki herhangi bir yere gitmemenizi tavsiye ederim.

Biz rehberin yönlendirmesi ile Bangrak Spa & Massage isimli büyük bir yere gittik. Oldukça temizdi. Masaj öncesi ayaklarımızı özel bir tuzla iyice yıkadılar sonra üzerimize temiz birer ketenimsi pamuğumsu bir gömlek ve şort verip perdelerle ayrılmış özel odalara çıkarttılar. Masaj yaklaşık 2 saat sürdü. Daha önce hiç thai masajı yaptırmamış biri olarak oldukça acı çektiğimi ve benim için sert bir masaj olduğunu söyleyebilirim. Klasik masajlardaki gibi vücudunuz her bir bölgesi ile ayrı ayrı ilgileniyorlar ancak el-ayak ve dirsek ile baskı tekniği uygulandığı için biraz yoğun bir masaj. Sanırım benden başka mızmızlanan yoktu.

Konaklama: Hotel Ramada Menam

Masaj sonrası doğrudan otelimize geçtik. Otele geçerken Çin Mahallesi, çiçek pazarı, Demokrasi Anıtı ve Caddesi, Bakanlıklar Caddesi, Parlamento Binası ve Tayland kralının Bangkok’taki malikânesi gibi genel yerleri gördük. Açıkçası buraları böyle görmek gayet yeterli çünkü yerel değilseniz pek işinizin olmayacağı, içini ziyaret edemeyeceğiniz alanlar. Otelimiz Riverside Bölgesi’nde yer alan Hotel Ramada Menam idi. Oldukça temiz, geniş odalı, zengin kahvaltılı bir yerdi. Tavsiye ederim. Yol boyunca abartısız her yer bilmem kaçıncı krallarının fotoğrafları ile donatılmıştı. İlk gece rüyamda onu göreceğim diye endişelenmedim değil. Oteli incelemek için şuraya bir tık.

SeaFoot Market & Patpong Gece Pazarı

İlk günün gecesi Tayland Turlarının bir numaralı ekstra turu olan SeaFood Market ve Patpong Gece Pazarı turuna gittik. Şahsi fikrim gitmeyin gerek yok. Yani ne turla ne de kendi başınıza…

SeaFood Market ‘If it swims we have it’ diyor, yani ‘Yüzüyorsa bizde vardır’ mottosu üzerine kurulmuş. Evet doğru söylemişler burası aslında çoook geniş ve büyük bir market. Yemek istediğiniz canlıyı bizzat kendiniz seçiyorsunuz yanına patates, salata vs garnitürü seçiyorsunuz ve kasada ödemesini yapıyorsunuz. Masada garson size bunları nasıl pişirtmek istediğinizi soruyor ve hepsi 15-20 dk içinde masanıza geliyor.  Biz oldukça doyurucu bir menü seçtik kendimize. Birer Tayland birası ile toplam 535 Baht ödedik.

Oradan çıkınca Bangkok’un meşhur gece pazarı olan Patpong Gece Pazarı’na gittik. Burası 3 sıra halinde tezgahtan oluşan küçük bir sokak arası aslında. Yığınla tezgah var, beyaz ışığın altında 10 metre öteden çakma olduğunu anlayacağınız ürün ve yığınla hediyelik eşya var. Sanırım gezmemiz toplamda 15 dk’yı bulmadı.

Sonra sağındaki solundaki caddeleri gezdik ve Tayland’ın acı gerçeği sokaktaki canlıların pişirildiği sokak tezgahları ile tanıştık. Şimdi benim gibi adı Travel Bakery olan ve gittiği yerde her yemeği deneyen bir insana bu kinaye yakışmadı farkındayım ama üzgünüm; az önce ayağımın altında yürüyen hamam böceği familyasındaki arkadaşın bir akrabasını biraz ileride tezgahta görmek ister istemez midemi kaldırdı. Dolayısıyla ne o gece ne de bir başka gece tezgahtan bir şey yiyemedim. Yalnız uyanmışlar sanırım bu tezgahlarda yer alan böcek olsun-çekirge olsun-akrep olsun foto çekmek 10 Baht!

Özetle o kadar sıkıldık ki tur otobüsümüzü saatinden 15 dk önce çağırdık ve otelimize geri döndük.

Bangkok Gezi Rehberi – 2. Gün

Yüzen Çarşılarcaaaa!

Sanırım beni Bangkok seyahatimde en çok heyecanlandıran şey bu idi: Yüzen Çarşı.

Yüzen Çarşı, nehrin üzerinde kısmen iskelelerde kısmen de karada yerel halkın çeşit çeşit lokal yemeği, kremleri, süsleri ve hediyelik eşyaları sattığı ve mutlaka görülmesi gereken bir açık pazar alanı. Biz otelden Tay stili teknelerin kalktığı özel bir iskeleye gittik. Buradan teknelere binerek sağlı sollu yer yer evlerden yer yer bataklıktan oluşan, temelinde bol yeşillikli bir nehir turu yaptık. Daha iskeleye yanaşmadan da bir nehir trafiğine yakalandık. Hem bizim gibi gelen kişilerin tekneleri hem de daha çarşıya varmadan teknelerinden bir şey satmaya çalışanlar yüzünden keyifli ama sıkışık bir bekleme süremiz oldu.

Yüzen Çarşı öğlene doğru kapandığı için buraya çok erken bir saatte gelmek lazım. Ben kızarmış muz – hindistan cevizli dondurma ve pirinçli mango’yu (sticky rice with mango diye geçiyor) yüzen tezgahlardan aldım.

Kızarmış Muz: Ben muzu çok sevdiğim için biraz taraflı bir yorum olacak ama bayıldım! Oldukça tatlı-sıcak sıcak palmiye yaprakları içinde pişirilen bir tatlı aslında. Soğuduğunda bile yedim öyle diyeyim size.

 

Hindistan cevizli dondurma: Üzerine koydukları yeşil soslu pirincimsi şey olmasaydı belki daha çok sevebilirdim ama yine de lezzetliydi. İstanbul’da yediklerimizden farklı mıydı? Hayır.

Pirinçli Mango: Sadece burada değil Tayland seyahatiniz boyunca her yerde göreceğiniz bir şey. Çoğu kişi mangolu sütlaç dese de ben hiç beğenmedim. O kadar beğenmedim ki iki kaşık alıp attım maalesef. Yani biraz karnınız aç olsa pilavını yiyin diyeceğim ancak pilav garip bir şekilde tatlı. Mango çok alakasız duruyor falan. Sevenlerinden özür dilerim ama olmadı.

Deneme şansım olmadığı ve çok övülen bir şey daha var; hindistan cevizli pancake. Yine pazardaki tezgahlardan birinde satılıyormuş. Yapan teyze tezgahı toplamış olduğu için ben maalesef yiyemedim.

Bunun dışında hediyelik eşya bölümünü buradan halledebilirsiniz, rehber bizi Phuket’te daha farklı bir yere götüreceği sözünü verdiği için biz kendimizi tuttuk. Çarşı çok büyük, o nedenle iskelenin olduğu yerlerde oyalanmadan ana caddeye çıkıp hızlıca her yeri görmekte fayda var. Tahminim yarım gününüzü ayırmanız yeterli.

Şehir Merkezi

Yüzen Çarşı sonrası biz biraz da şehrin modern tarafını görmek ve çok övgüler alan ayak masajını demek için turdan ayrıldık. Otelimizden taksiye binip abartma hakkımı kullanıyorum, onlarca AVM’nin olduğu Phayathai Caddesi üzerindeki MBK Center’a geldik. Aslında bu sıcaklarda dışardaysanız kapalı AVM gezmek gerçekten yapabileceğiniz en iyi şey. Burası daha şık caddelerin, lüks mağazaların olduğu bir bölge aynı zamanda. Siam Center bizim gözlemlediğimiz en popüler AVM.

Güneş etkisini biraz kaybettikten sonra kendimizi sokağa attık. Geniş ve yürünebilir caddeler Bangkok’un plaza insanları ile dolup taşıyordu. Yol üstüne gözümüze kestirdiğimiz bizce daha kurumsal ve temiz duran ve ve ve en önemlisi wifi olan bir yerde ayak masajını yaptırdık. Ayak masajı yaklaşık 30 dk sürüyor. Bana maalesef thai masajı gibi bu da çok sert geldi. O nedenle tekrar yaptırmadım.

Ayak masajımı burada yaptırmadım. Ama genelde böyle merkezler.

Tayland’daki son gecemizi şehri gezmeye ayırdığımız için akşam yemeği hakkımızı da çok popüler bir yemek olan Pad Thai’ye ayırdık. Pad Thai aslında bildiğiniz noodle, ancak birazdan okuyacağınız yer onu bildiğinizden daha farklı yapıyor.

Thip Samai

Önündeki kuyruktan daha mekana gelmeden doğru yeri bulduğunuzu anlıyorsunuz. Yaklaşık 30 dakikalık bir beklemeden sonra aşağıdaki video’da göreceğiniz arkadaşların harika hazırlık şovları ile resmen kendimizden geçtik.

Bütün günün sıcaklığı ve yorgunluğuna bir de açlık eklenince gerçekten arkadaşın hazırladığı tabağı kapacaktım.

En sonunda klimalı serin bir yere alınıp hemen masamıza oturuyoruz. Menüleri çok basit hem görselleri ile İngilizcesi var hem de bir kurşun kalem ile hızlıca görselini gördüğünüz yemeği ve içeceği seçebiliyorsunuz. 5 çeşit yemek var: Hem video’da gördüğünüz hem de bizim yediğimiz Pad Thai with dried shrimp and egg. Yanına parçacıklı doğal sıkma portakal suyu söyledik. Gerçekten çok ciddi bir noodle kültürüm var diyemem ama şimdiye kadar yediklerim arasında en lezzetlisiydi. Özel bir noodle çeşidi çok ince bir yumurta katmanı bohçasında yer alıyor. Yanında da iki adet karides. Gerçekten beklemeye değerdi bence. Şiddetle tavsiye ediyorum!

Khao San Road

Burası Bangkok’ta sırt çantalı gezginlerin bir numaralı adresiymiş. Aslında bana göre İstiklal Caddesi’nin eski hali gibi kıpır kıpır hareketli, Bangkok’un farklı bir yüzü vardı aslında burada. Bol bol fotoğraf çekip yürümeye başladık. Yol üstünde ilk gözümüze çarpan tabii ki kızartılmış akrepler, çekirgeler vs. oluyor. Ben gizlice aşağıdaki görüntüleri çektim.

Yol boyunca irili ufaklı barlar ve o barlara girmeniz için sizi yürütmeyen çığırtkanlar var. Bunun üzerine yüksek sesli müzikleri de eklerseniz adeta bir film sahnesinde gibi hissedebilirsiniz kendinizi. Biz gelmişken eksik kalmayalım diye nispeten her tarafı açık ve havadar bir bar seçip birer kokteyl içtik. Sanırım her yerde durum öyleydi: kokteyller plastik bardaklarda geldi.

3.gün

Chao Praya

Chao Praya, Bangkok’un kalbi olan bir nehir. Oldukça büyük, bu nedenle Bangkok Gezi Rehberi için de oldukça önemli bir yer. Her ne kadar otelimiz bu nehir kenarında olsa da son günümüzde otelimizin iskelesinden kalkan özel teknelerle, Bangkok’u bir de kanal gezisi ile keşfettik. Chao Praya nehri, büyük kanal olarak biliniyor. Nehri genel olarak gezdikten sonra ayrı bir yerden daha küçük kanallara bağlanma noktasına geldik. Burada nehir suyu ile küçük kanalların suyunu eşitlemek için büyük kapaklar ile su seviyelerinin dengelenmesi sağlanıyormuş. Aksi durumda küçük kanallardaki evleri su basma ihtimali oluyormuş. Rehberden bu detayları dinlerken kapakların açılmasını bekliyoruz. Bu arada sıraya giren teknelerden dolayı eğlenceli kareler ortaya çıkıyor.

Kanalları gezdiğimiz süre boyunca Tay’lıların (özellikle daha düşük gelir grupta olanların) günlük hayatlarını yakından görme fırsatımız oldu: Sol tarafım ne kadar fakir, kir ve yokluk içinde gecekondulardan oluşuyor ise sağ tarafım o kadar yeni, temiz ve içinde özel teknesi olan evlerden oluşuyordu. Gerçekten insanların yaşam koşullarını ve bu kadar net adaletsizliğini görünce üzülmemek elde değil. Yine de tekne gezilerine alışkın olanlar kaldıkları yerlerden çıkıp bizlere el salladılar.

Kanal gezimize 2 adet komodo ejderi ve kocaman, çirkin kutsal kedi balıkları eşlik etti. Komodo ejderi görmek şans getirirmiş ve hepsi o evlerin dibinde yaşıyordu… Her gün gördükleri ejder onlara ne kadar şans getirdi de bize de getirecek bilemedim.

Wat Arun

Kanal gezisinin sonunda Bangkok Gezi Rehberi nin son durağına geldi sıra ve Bangkok’un en meşhur 3 tapınağından biri olan Wat Arun’u ziyaret ettik. Burası da Bangkok Gezi Rehberi ilk gün kısmında bahsettiğimiz tapınaklar gibi heybetli ve rengarenk. Chao Praya nehrinin ortasında yer aldığı için oldukça görünen, çok görkemli bir tapınak. Yine hızlıca bir kapanıp tapınağı dışarıdan gezdik. Gerçekten dayanılmaz bir sıcak olduğu için ister istemez bu turları kısa kesip gölge bir yerde dinlenmek istiyor insan.

Kanal gezisi bittikten sonra Phuket’e doğru uçmak için havalimanına doğru yola çıktık.

Bangkok Gezi Rehberi yazımı Bangkok’un en güzel şeyi tropikal meyveler ile bitiriyorum. Her gördüğüm meyveyi denemeye çalıştım, zaten adım başı mango-ananas satan yerler var. Bir tık daha tropikal neler var derseniz aşağıda size isimlerini ve fotoğraflarını paylaşıyorum.

  • Hindistan cevizi: Önce suyunu içip sonra özel bir bıçak ile içini sıyırıp yiyorsunuz. İkinci fotoğraftaki kullanılmış peçete görüntüsü için üzgünüm ama tadı lezzetli.
  • Rose apple: Tadı erik ile armut gibi. En çok bunu lezzetli buldum.
  • Pomelo: Tadı ve görüntüsü portakal ve greyfurt arası, garip bir ekşiliği ve burukluğu var.
  • Rambutan: Şeffaf renkli bir meyve, tadı şeftali gibi
  • Longan: Bu da şeffaf renkli bir meyve zor soyuluyor, tadı muz gibi.

Turumun bir diğer noktası Singapur’u merak ediyorsanız; Sushi: Singapur Gezi Notları yazımıza bekleriz.

Sevgiler

Daha Fazla