close
Roma denildiğinde akla ilk gelen şey tarih. Ben de bu şehri anlatmaya, biraz tarihinden bahsederek başlamak istiyorum. Roma tarihini tamamıyla buraya yazmak pek mümkün değil, sadece şehrin kuruluş efsanesinden bahsedeceğim.

Şehrin kuruluş hikayesi Romulus ve Remus adlı iki kardeşin hikayesine dayanıyor. Mitolojiye göre, Romulus ve Remus savaş tanrısı Mars’ın ve rahibe Rhea’nın çocukları. Bu sebeple yarı tanrı sayılan Romulus ve Remus büyük amcaları Amulius tarafından ölüm cezasına çarptırılıp Tiber nehrine bırakılmış. Palatino civarında dişi kurt çocukları bulmuş ve emzirerek büyütmüş. Yıllar sonra kardeşler burada bir şehir kurmaya karar vermişler, ancak aralarında çıkan bir tartışmadan sonra Romulus kardeşi Remus’u öldürmüş ve şehri kurmaya devam etmiş. (M.Ö. 21 Nisan 753) Şehrin adının da Romulus’un isminden geldiğine inanılıyor.

Şehrin nüfusunu oluşturmak için civardaki yerleşim yerlerinde mülteci kampları oluşturulmuş. Eski kölelerden ve suçlulardan oluşan toplulukla şehrin ilk topluluğu oluşturulmuş. Ancak şehirde halen kadın ihtiyacı bulunuyormuş. Bu sebeple Consus adında bir festival düzenlenmiş ve ülkenin etrafından çeşitli insanlar davet edilmiş. Katılımcılar festival oyunlarını izlerken, Romulus ve adamları tüm kadınları kaçırmış ve bu olay tarihe Sabine kadınlarına tecavüz olarak geçmiş. Tarihteki bulgulara göre bu olayda cinsel bir istismar yaşanmamış, alıkonulan kadınlar Romulusun vaatleri ile Roma’nın erkeklerine eş olmaları sağlanmış.

Efsane ne kadar doğrudur bilinmez, ancak inanılışa göre koca bir tarihin başlangıcı bu şekilde gerçekleşmiş.

Roma gezi rehberi için yazının devamına alalım…

Bu şehri nereden anlatmaya başlarsak başlayalım, bir yanına illaki haksızlık ederiz. Avrupa’da gittiğim tüm yerler içerisinde ayrı bir yere sahip, her noktası ile tarih kokan bir şehir Roma. Şehirde görebileceğiniz en ufak bir taşın bile tarihi eser olma olasılığı yüksek. Evinizden işinize yürürken (tabii bizim durumumuzda otelimizden gezilecek yerlere yürüyoruz) binlerce yıllık yapıların arasından geçerek yürümek eşsiz bir his. Roma belki Avrupa’nın en rahat ve en yaşanabilir şehri değil, ama kesinlikle en güzeli ve en görülesi şehri.

IMG_4492

7-8 günlük ve 3-4 şehirlik bir İtalya gezisi planlıyorsanız muhtemelen Roma’ya 3 gece ayıracaksınız ancak ideal bir Roma gezisi minimum 4 tam gün olarak planlanmalı. Eğer yoğun bir şekilde müze vb. gezmeyi seviyorsanız bu süre bir haftaya kadar uzayabilir. Roma’ya 2 kez toplamda 7 gün gitmeme rağmen halen eksiklerimin olduğunu hissediyor olmam bunun bir göstergesi.

Roma’da Ulaşım

Öncelikle ulaşım ile başlayalım. Yürümekten yana bir derdiniz yoksa Roma tam sizlik. Çünkü herhangi bir toplu taşıma aracına binmeden tüm şehri yürüyerek gezmeniz son derece mümkün. Sadece konaklamanızın bulunduğu bölgeye göre Vatikan Müzelerine giderken veya Termini’den elinizde valizlerle otelinize giderken metroya binmeniz yeterli olacaktır. Metro biletleri tek yön 1.5 € civarı bir şeydi. Çok kullanmanız gerekmeyeceğinden göz ardı etmeniz gereken bir maliyet.

Havaalanından şehir içine ulaşım için ise çeşitli seçenekler mevcut. Bunlardan en ucuzu shuttle otobüsleri, gidiş dönüş 8 € gibi bir fiyata biletlerinizi internetten alabilirsiniz. Orada almaya kalktığınızda shuttle otobüslerde sıra beklemeniz muhtemel. En ünlü firma Terravision, pek konforlu sayılmaz ancak 40-45 dk’lık şehir merkezi yolculuğunda fazlasıyla idare edecektir.

Ayrıca trenle tek yön 14€’luk bir ücretle 30 dk.da şehir merkezine ulaşmanız mümkün.

Roma’da Konaklama

Havaalanından ulaşımlar genel olarak Roma’nın ana tren istasyonu Termini’ye oluyor. Bu çevrede de bir sürü konaklama seçeneği mevcut. Şehrin ana merkezine oranla daha uygun fiyatlı olan bu bölgeyi konaklama için seçebilirsiniz. İkinci bir seçenek olarak Kolezyum’a yakın olan Rione Monti bölgesini tercih edebilirsiniz. Konaklama konusunda seçenekler artabilir. Lüks ve pahalı seçeneklere yönelmek isteyenleri via Del Corso caddesine alabiliriz.

Ben yukarıda bahsettiğim iki bölgede de konakladım. Antik ruhu ile Rione Monti bölgesini konaklama açısından daha çok beğendim. Ayrıca konakladığınız mekandan çıktığınızda caddenin karşısında Kolezyum’u görmek enfes bir his. Termini’den elinizde valizler ile geliyorsanız metro ile bir duraklık bir yolculuktan sonra Cavour durağında inerek Monti bölgesindeki otelinize ulaşmanız mümkün.

Şu ana kadar konakladığım üç otel ile ilgili kısa yorumlarım aşağıdaki gibi. Tercihinize göre üçü de üzmeyecek seçenekler.

City Life Rome: Termini bölgesinde bulunan bir konuk evi. Tren istasyonundan 5 dk yürüyerek ulaşabilirsiniz. Odaları rahat ve temiz, görevli son derece ilgiliydi. Ekim döneminde 3 gece 3 kişilik kahvaltı dahil oda fiyatı 354 € idi.

House Monti 1875: Rione Monti bölgesinde yer alıyor. Cavour metro istasyonundan 4-5 dk’lık yürüyüşle, eğer metroya binmek istemiyorsanız Termini’den 20 dk’lık bir yürüyüşle ulaşmanız mümkün. Tesisin en dıştaki caddeye bakan odasında kalırsanız, odanızın manzarası Kolezyum olabilir. Konforlu ve temiz bir tercih. Resepsiyon aynı binada değil, bu sebeple ilk temas biraz sıkıntılı olabiliyor. Şubat ayında 2 gece 2 kişilik oda 84 € idi. (Kahvaltı hariç.)

Casa Santa Sofia: House Monti 1875’in hemen 50 m. yanında bulunuyor. Arkadaşım ayrıldığı ve tek kaldığım için tek günlük buraya geçtim. Biraz dini bir tesis, manastır gibi bir havası var. Resepsiyonda sizi rahibe ablalar karşılayacak. Temizlik ve rahatlık konusunda bir sıkıntısı yok. Üç seçenek arasında en kötüsü ama eğer uygun fiyatlı tek kişilik özel oda istiyorsanız da çok uygun bir tercih. Şubat ayında kahvaltı dahi, tek gecelik oda fiyatı 25 € idi. Tabii kahvaltıdan pek bir şey beklemeyin.

 

Nereye Gitmeli & Nereleri Görmeli

Yukarıda dediğim gibi dört günlük ideal bir süreniz var ise planlamanızı şu şekilde yapabilirsiniz. Gün sıralaması tabii sizin planınıza kalmış bir şey.
Gün 1:

IMG_4567

• Trevi Fountain: Biz Türklerin anlamsız bir şekilde çevirdiği gibi Aşk Çeşmesi değil gerçek adıyla Trevi çeşmesi. Aslında İtalyancada Trevi üç yol anlamına geliyor ve bu çeşmeye çıkan üç yoldan dolayı çeşmeye Trevi çeşmesi denildiğine inanılıyor. Yapımına 1732 yılında başlanan çeşme toplam 30 yılda pek çok sanatçının katkısı ile tamamlanmış. Ben şahsen bu yapı için “çeşme” kelimesinin anlamını değiştiren yapı diyorum. İlk gittiğimde tadilatta olan yapıyı ikinci kez Roma’ya gittiğimde tam anlamıyla aktif bir şekilde görebildim ve gerçekten büyüleyiciydi. Gün içinde defalarca önünden geçip hayranca bakasınız gelecek.
• Spanish Steps: Aslında bu merdivenlerin pek bir olayı yok. Ama burası Roma, tarihi olan her şey değerli, merdivenler bile. Yapım amacı meydandan yukarıdaki Trinita dei Monti kilisesine ulaşmak olan bu merdivenler her daim dolu. İnsanlar oturup sohbet ediyor, kanunen yasak olmasına rağmen yemek yiyip içiyorlar. Güzel bir ortam oluyor ancak dediğim gibi pek de bir olayı yok. En son akıbetini bilmiyorum ancak 2016 şubatında tadilatta idi.
• The Pantheon: Pantheon, Antik Roma döneminden beri en iyi şekilde korunarak günümüze kadar gelmiş önemli yapıların başını çekmektedir. Kubbesinin ortasında kocaman bir delik bulunmaktadır. Bu delikle ilgili bir efsaneye göre şeytanların bu delikten çıkarak gökyüzünde yok olduklarına inanılırmış. Eşsiz mimarisi ile birlikte Roma’da görülmesi gereken yapıların başında yer alıyor.
• Victor Emmanuel Monument: Roma’daki diğer yapılara oranla nispeten yeni sayılabilecek anıt, Birleşmiş İtalya Krallığının ilk kralı II. Vittorio Emanuele’yi onurlandırmak amacıyla 1886-1911 yılları arasında yapılmıştır. Turistlerin hayran kalmasına rağmen İtalyan’lar bu anıtı hiç sevmiyormuş. Bunun sebebi ise bembeyaz ve tamamen mermerden yapılmış olması, İtalya’nın sarı renk ağırlıklı tarihi dokusundan ayrıldığı için İtalyanlar bu eseri hiç beğenmemiş. Asansör ile tepesine çıkarak panoromik bir Roma manzarası da görebilirsiniz.
Yukarıdaki ana noktalar dışında şehrin merkezi bölgesinde birçok gezilecek meydan bulunmakta. Bunları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.

• Campo dei Fiori
• Piazza del Popolo
• Piazza Navona
• Piazza Venezia
• Piazza del Campidoglio

Her meydanda çeşitli tarihi yapılar bulunuyor. Hepsini ayrı ayrı gezip en ufak bir şeye bile hayran kalacağınızdan şüphem yok. Özellikle Piazza Navona’da bulunan Sant’Agnese in Agone agnostik kilisesini kaçırmayın. İkinci gidişimde şans eseri girdiğim bu kilisenin içi cidden görmeye değer.

Gün 2:

IMG_5182

Gözümüzü Vatikan müzelerinde açabiliriz. Vatikan müzeleri normalde Pazar günleri kapalı, ancak her ayın son Pazar günü ücretsiz giriş günü. Ücretsiz giriş günü için bilet satılmıyor, diğer günler gidecekseniz illaki online bilet almanızı öneriyorum. Rezervasyon ücreti ile birlikte 20€. Online bilet almazsanız uzun bir kuyruk sizi bekliyor olacak. Ücretsiz günde gidecek iseniz bilet satışı olmadığı için o kuyruğa girmek zorundasınız. Ama merak etmeyin beklediğiniz her dakikaya değecek. Ben ilk Roma’ya gidişimde Vatikan için online bilet almıştım, ancak bir aksilik sebebiyle bir önceki gün Paris’te uçak kaçtı ve ertesi sabah Vatikan biletleri yandı. İkinci gidişimde ise (ki Roma’ya ikinci kez gitmemin ana sebebi Vatikan’dı.) ayın son Pazar gününe denk geldim ve bedava girişten faydalandım. Vatikan’ı anlatmaya kalksam en az bir bu kadar daha yazmam gerekir. O yüzden size tek önerim, müzeye girin ve kendinizi yönlendirme oklarına bırakın. Kesinlikle büyüleneceksiniz. Bu arada keyfini biraz daha çıkarabilmek için bir audioguide ile gezmenizde fayda var.
Müzelerden çıktıktan sonra hedefimiz Vatikan’ın diğer bir şaheseri olan Aziz Petrus Bazilikası. Pek dini bir kişilik değilim ancak buraya Katolik Kilisesinin Kabe’si demek yanlış olmaz sanırım. Gene her noktasıyla büyüleyici bir eserle karşı karşıya olacaksınız. O yüzden gezinizi kısa kesmeyin, her noktasını detaylıca inceleyin. Burada kesinlikle yapmanız gereken diğer bir şey ise kubbeye çıkmak. Yarısına kadar asansör sonrası merdivenle çıkmak isterseniz 8 €, tamamen merdivenle çıkarsanız 5€. Asansör işin kolay kısmını çıkarttığı için tercih etmek konusu size bağlı, ben tercih etmemiştim. Önceden uyarmam gerekir ki, çıkış baya zorlu olacak. Ama sonunda ulaştığınız görüntü, San Pietro meydanının yukarıdan görüntüsü ve harika bir Roma manzarası bu zorlu çıkışın size sunduğu hediye olacak.
Vatikan gezisi sizin temponuza ve nasıl gezdiğinize bağlı olarak yarım gün veya bir gün sürebilecek bir gezi. Eğer Vatikan’dan sonra hala vaktiniz varsa, San Pietro’dan sonra Castel Sant’ Angelo’ya doğru devam etmeniz önerilir. Bu yapı adını Papa Büyük Gregorius’un burada Melek Mikail’i gördüğü deneyimden almış. 1227 yılında tehlike anında Papa’nın kaçış güzergahı olarak Kale ile Vatikan arasında gizli bir geçit yapılmış. Günümüzde içerisinde bir müze bulunmakta, ancak iki gidişimde de girmeyi tercih etmedim. Dışarıdan mimarisini görmek bile yeterli.
Hala ve hala vaktiniz ve enerjiniz kaldı ise dinlenmek için Villa Borghese’ye alalım sizi. Piazza del Popolo’dan merdivenlerden çıkabileceğiniz, ülkemizde göremediğimiz için hep özendiğimiz şehrin ortasında kocaman ve yemyeşil bir park burası. Buradan dönüşte İspanyol merdivenlerine doğru “Viale della Trinita dei Monti” caddesinden yürümenizi öneririm. Harika bir Roma manzarası tekrar sizi bekliyor olacak. (Gün batımında önerilir.)
Gün 3:

IMG_3241

Güne Kolezyum ile başlamak keyifli olacaktır. Konaklama seçeneklerinde belirttiğim Rione Monti bölgesinde kalıyor iseniz otelinizden çıkıp Kolezyum’a varmanız çok kısa sürecektir. Kolezyum ve Roman Forum biletleri bir satılıyor. İnternetten online alındığında 14 €. Ancak her ayın ilk Pazar günü bedava giriş sağlayabilirsiniz, bedava giriş de hem Kolezyum hem de forumu kapsıyor. Bütçe odaklı bir seyahat düşünüyorsanız tarihlerinizi bu gibi günlere denk getirmenizde fayda olabilir.
Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olan Kolezyum’un yapımına M.S. 72 yılında başlanmış ve 8 yıl sonra Titus tarafından açılmış. Roma Forumu’nun hemen doğusunda inşa edilmiş olan Kolezyum, 55.000 izleyicinin giriş yapabileceği 80 arklık girişlere sahip bir yapıdır. Tarihte gladyatör mücadeleleri, hayvan dövüşleri ve idamlar için de kullanılan Kolezyum tüm görkemiyle halen ayakta duran, dünya üzerindeki en önemli yapılardan biridir. Kolezyum, Roma seyahatinizde es geçmemeniz gereken noktaların en başında geliyor.
Kolezyum’dan çıktıntan sonra hemen yanındaki Roma forumuna ve Palatine tepesine geçebilirsiniz. Gene sizin temponuza bağlı olarak Kolezyum ve Roma forumu gezisi en az yarım gününüzü alacaktır. Roma Forumu, Antik Roma’nın siyaset, ticaret ve hukuk yaşamının merkezi olarak bilinmekte. Eski Roma’da şehrinde 1.000 yıl boyunca şehrin en önemli bölgelerinden biri olan Roma Forumu, Roma İmparatorluğunun yıkılmasından sonra harabeye dönüştürülmüş, bazı yapılar sağlam kalmıştır. Septimus Severus Zafer Takı, Vesta Tapınağı ve Vesta Bakireleri Evi, Kastor ve Polluks Tapınağı, Titus Zafer Takı, Vespasianus Tapınağı Roma Forumu’nda yer alan önemli yapılardan bazılarıdır.

Palatine Tepesi, Roma Forumunun içerisinde yer alan Antik Roma’nın en önemli yerleşim yerlerinden biridir. Roma kentinin kuruluş efsanesine göre, şehir bu tepede kurulmaya başlanmış. Tepenin arka tarafı Circo Massimo’ya bakarken ön tarafından Roma’nın eşsiz panoramik manzarasının keyfini bir daha çıkarabilirsiniz.

Gün 4:

IMG_5381

Bu günümüzü Roma’nın tarihi dokusundan ve turistik alanlarından uzaklaşarak Trastevere’ye geçerek değerlendirebiliriz. Trastevere, labirent gibi sokakları, birkaç kilisesi ve huzur dolu mekanları ile birlikte bizi karşılayacaktır. Santa Maria ve Santa Cecilia kiliselerini gezdikten sonra etrafta dolaşırken beğendiğiniz bir mekana oturup tüm Roma gezinizi gözünüzün önünden geçirin ve ayrılmadan önce tekrar görmek istediğiniz bir yer var ise oraya gidin. Ben şahsen kendimi defalarca Trevi Çeşmesi’nin önünden geçerken buldum. Çeşmeye para atmayı es geçmemek lazım, adettendir.

Yeme-İçme

Genel olarak bütçe odaklı tatiller yaptığım için yeme konusunu mümkün olduğunca düşük bütçeli yapmaya çalışırım. Özellikle kahvaltıya yüksek ücretler vermeye pek gerek yok, bir marketten alacağınız sandviç ve meyve suyu ile idare etmekte fayda var. (Konaklamaya kahvaltı dahil ise ne ala, sömürüp öğle yemeği için paket sandviç bile hazırlanabilir.)

Roma’da karnınızı ucuz yollardan doyurmanın bir sürü yolu var. En lezzetlisi İspanyol Merdivenlerinin yakınındaki Pastaficio. Her gün iki çeşit makarna çıkan bu mekanda, hangi çeşidi istediğinizi seçip 4€‘a alabilirsiniz. Ben kaldığım her gün boyunca en az bir öğünüme bu mekanı koydum, her gün farklı sosta makarna çıktığı için öyle aynı şeyi yiyormuşum hissi de olmuyor. Makarna yemediğiniz durumlarda da şehrin her yerinde bulunan dilim pizzalara yönelebilirsiniz. Ben şahsen tatlarını pek beğenmediğim için tercih etmedim.

Pastaficio nun karşısında tiramisu adlı tatlının aslında hiç Türkiye’de satılanlar gibi bir şey olmadığını gösterecek Pompi bulunmakta. Farklı Tiramisu çeşitleri bulunan dükkanda her gün farklı bir çeşidini deneyebilirsiniz, fiyat gene 4€.

Roma dondurması tabirinin hakkını verecek bir sürü dondurmacı da bulunuyor tabii şehirde. Giolitti ve Geletaria del Teatro bunlardan bazıları.

IMG_4552

Şu anlık Roma hakında bildireceklerimiz bu kadar. Sorularınız için yorumlara bekliyoruz.

Tags : bloggeziGezi RehberiItalyİtalyaRomaRomeseyahattravel
Gezen Kafa

The author Gezen Kafa

1 Yorum

Leave a Response

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.