close

Bugüne kadar 2 defa gitme şansı bulduğum ve bedava bilet ile iş yerimden ek izin verseler, “seni nereye gönderelim?” deseler yine düşünmeden gideceğim tek yer. New York ! “Abarttı bu kız” mı diyorsunuz ama hayır, asla abartmıyorum.  Sadece koca koca kiremitli binaları değil, kendine has kültürü, hızlıca tüketildikten sonra kendini yenileyen günleri ve tabii ki bol kalorili damağınızda/midenizde konserler verdirten mutfağı sayesinde saatlerce konuşabilirim New York hakkında!

Bu uzun girişten sonra eğer hala benimleyseniz, size New York’a yolunuz düşerse kendimce deneyimlediğim “yaşanacaklar” listemi paylaşacağım. İlk gidişim Mayıs 2011’deydi. Dolu dolu tam 11 gün ayırdım. İkinci gidişim ayrı bir yazının konusu olan cruise seyahatim kapsamında 2 gündü.

DSC_0005

Beat The Heats

Başlığa bakıp sakın çılgın bir basketbol hayranı olduğumu düşünmeyin! Ama hazır New York’a gelmişken meşhur Madison Square Garden’ı görmeden ve bir Amerika klasiği olan basketbol maçını izlemeden dönmek istemedim. Baştan belirteyim yarım gününüzü ayırmanız gerekiyor. Neyse, NBA gitmeme bir gün kala yarı final maçlarının biletlerini satışa çıkarttı sağ olsun. Programıma uygun bir akşam üzerine New York Knicks / Miami Heats maçına bilet aldım.

Maç günü oldukça heyecanlıydım, hatta öncesinde sabahtan gelip “Maç gerçekten burada mı oynanacak?” diye teyit etmiş bile olabilirim. İtiraf ediyorum, yarı final nedeni ile biletler çok pahalıydı. Bu deneyim için kötü bir yere oldukça yüksek bir para ödedim: Pota arkasındaki en arka bölümden 25.sıra için bir bilete 275$! O kadar tepede olunca doğal olarak salonun geneline çok hakimdim ama sahayı çok zor görebildim.

Maça gelince; tam bir şölen havasında geçiyor! Bir yandan rakibin moralini bozmak için zekice yaratılan kafiyeli sözlerle ortamı yıkan coşkulu taraftarlar, bir yandan araları şenlendiren amigo kızlar, kamera sistemi ile yakalanan ünlüler, sevgililer ve karnı acıkanlar için devasa sosisliler, biralar. Özetle New York için ayırdığınız fazla fazla gününüz varsa ve/veya basketbol maçlarını izlemeyi seviyorsanız “yaşanacaklar listesi” ne kesinlikle almalısınız!

Blue Note

Blue Note, New York Best Jazz Clubs diye google’ladığımda karşıma çıkan sonuçlarda önde çıkan yerlerden biriydi. Çok rafine bir Jazz kültürüm olmasa da gitmişken Jazz müziğini orijinal yerlerinden birinde dinlemek istedim. Nereye gideceğim konusunu çözmek için o hafta Blue Note’ta sahne alan herkesi youtube’da tek tek dinledim, hoşuma giden bir grubu seçip o akşam için reservasyon yaptım. Blue Note biraz basık, alçak tavanlı, koyu renkli sıra sıra masalı bir mekan.

İki alternatifiniz var;

  1. Barda ayakta takılmak
  2. Masada oturmak

Ben bütün gün dolaşıp, sonra doğrudan Blue Note’a geçeceğim için yorgun olacağımı düşünüp masa alternatifini seçtim. Burada masayı bize özel sandım ama maalesef yanıldım, masalar paylaşımlıydı! Biraz garip oldu ama sahneyi doğrudan göremesek de sesini canlı canlı duyduğumuz performans oldukça başarılıydı. Kıyafet konusu rahattı o nedenle şöyle gidin demiyorum ama en azından benim gibi sırtınızda sırt çantası, elinizde kolunuzda poşetler ile gitmeyin! Biraz garip gözükebiliyor.

Önemli bir nokta Blue Note iki seanslı çalışıyor; 20:00 – 22:00 / 22:00 – 00:00

Ben 2 saat süren bu etkinlik için yaklaşık 50$ – 75$ arası bir para ödedim. Bir içki ve acılı tavuk kanadı tadında bir şey sipariş verdik. Yine olsa yine giderim ama bu sefer tercihim farklı bir barda (barda oturarak) elim kolum boş, azıcık özenli bir kıyafet ile olurdu…

Chicago

New York ile tanışan her insanın olmazsa olmazı Broadway’de bir müzikal izlemek olmalı. Hem kulağa hem göze hitap eden bu etkinlik gerçekten sizleri büyülüyor. Ben konusunu bildiğim ve sevdiğim için Chicago müzikalini tercih ettim. Keşke başka müzikallere de vakit ve bütçe ayırsaymışım dedim. Bir daha New York’a gitsem yine bir müzikale giderdim. Ne fark vardı diye sorarsanız, dekor – müzik – ışık ve yorumlar gerçekten Türkiye’de izlediklerimden farklı. Gösteri sizi adeta içine alıyor.Daha etkili sahne şovlarının olduğu Wicked, The Lion King gibi gösteriler de var.

Bir ipucu ben New York’a gitmeden çok önce almıştım biletimi, ancak hangi gün gideceğinizi bilmiyorsanız kapıdan indirimli bilet de alabilirsiniz. Bu durumda bilet fiyatları seçtiğiniz bölüme göre %35-%40 indirimli olabiliyor. Rear Mezzanine bölümü için 75$’a yakın gibi bir tutar ödedim.

Madame Tussauds

Sadece New York da değil dünyanın pek çok ülkesinde deneyimleyebileceginiz bu müze bana göre çok komik! Evet, soranlara benim yorumum tam olarak bu oluyor. Times Square’de yer alan Madame Tussauds sadece dünyaca ünlü sanatçıların, bilim adamlarının ve politikacıların bal mumu heykellerinin yer aldığı bir yer değil. Aynı zamanda 5D film izleyebileceğiniz, kült filmlerin devasa maketlerinin de olduğu çok kapsamlı 4-5 katlı bir yer.

İçeride kaldığımız süre boyunca zamanın nasıl geçtiğini anlamadım açıkçası. Özellikle bal mumu heykellerin olduğu bölümde sadece kuru kuru fotoğraf çekmiyor, kafanızda onlarca kareografi yaratabiliyorsunuz ve kabul edelim adamlar yapmış! Dediğim gibi farklı ülkelerde de var ama bence vaktiniz varsa New York’ta yer alanı tercih edin derim.

Sleep No More

Tabii ki aynı yemeklerde yaptığım gibi en sevdiğimi, en güzelini en sona bıraktım.

Daha önce bildiklerinizi bir kenara bırakın, unutun! 1960-1970’lerin Amerika’sından fırlayan, gizemli, heyacanlı, interaktif bir gösteriye hazır olun. West Side tarafında, önünden geçseniz fark etmeyeceğiniz kadar gösterişsiz, içinde hem bar&restoran olan hem de performansın sergilendiği çok katlı ve aşık olduğum taş binalardan birindeyiz. Yerimizin adı The McKittrick Hotel. Bundan sonrasını anlatmadan önce çok kısaca “Sleep No More nedir?” ondan bahsedeyim size…




Sleep No More özünde bir tiyatro oyunu, ama bildiğimiz gibi tek bir sahnede başlayıp bitmiyor. İnteraktif ve oyunun her bölümü aynı anda farklı farklı bölümlerde sahneleniyor. Yani oyunun tamamı olmasa bile konuya vakıf olmanız için yaklaşık 3 saatinizi harcamanız gerekiyor. Nasıl mı?

Oyun içine pat diye dahil oluyorsunuz, yani aslında oyun oynanıyor ve siz bir yerinden takip etmeye başlıyorsunuz demek daha da doğru. Oyunda (artık neresinden girdiyseniz) bir karakteri izleyerek onu bulduğunuz yere tekrar gelene dek takip ediyorsunuz, sonra bir başka karakteri izlemeye başlıyorsunuz ve süreç böyle devam ediyor. Ta ki siz bırakana kadar. Oyuncuların bu süre zarfında durmadan aynı oyunu oynadığını söylememe gerek yok sanırım. Bu nedenle önerim kalabalık bir grupsanız herkesin dağılıp farklı birini takip etmesi ve ara ara birbirinizi bulup (tabii yapabilirseniz) anlatmanız. Oyun 3 katlı, durmadan merdiven inip çıkıyorsunuz ve odalardan odalara koşturuyorsunuz. Biraz kalabalık, bazı sahneleri duyma ya da anlamada ya da görmede sıkıntı yaşanabilir, daha da kötüsü takip etmeye başladığınız karakter 2 dakika sonra bir odaya girip kapıyı kapatmadan önce “üzgünüm buraya kadar” diyerek rolünün bittiğini söyleyip sizi yüz üstü bırakabiliyor. Moral bozmak yok hemen yeni bir karakterin macerasına dahil olabilirsiniz!

İpuçları:

  1. Oyun sizin için yine bir saatte başlıyor, yani kafanıza göre girmiyorsunuz
  2. Telefon ve benzeri görüntüleme cihazları yasak
  3. Bütün gösteri boyunca bir maske takmanızı istiyorlar (klostrofobik) gelebilir
  4. Kendinizi iyi hissetmediğiniz an çıkmanıza yardımcı olacak görevliler var her yerde endişelenmeyin
  5. Valiz dahil bütün eşyalarınızı koyabileceğiniz güvenli bir vestiyerleri var

Bunun dışında The McKittrick Hotel’in yine aynı dönem temasında çooook lezzetli menüsünün olduğu bir restoranı ve bir barı var. Yemek için düşünebilirsiniz.

Yazsam daha yazarım da ipucu da vermek istemiyorum.

Umarım bu etkinliklerin birini ya da bir kaçını deneyimleme fırsatı bulursunuz. Eğer deneyimlerseniz yorumlarınızı bekliyorum!

Tags : Blue NoteBroadwayJazz ClubsMadame TussaudsMadison Square GardenManhattannew yorkNew York görüleceklerNew York ta yapılacaklarSleep No More
travelbakery

The author travelbakery

1 Yorum

Leave a Response

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.